Merhabaaa...
Yeni bölümle karşınızdayım.
Keyifli okumalar dilerim.
***
Ruhumun karanlığı bedenimi ele geçirmişti.
Benim için bir ışık, bir çıkış yolu kalmamıştı artık.
Bir yılan; gelip boynuma dolanmış, son nefesimi vermem için bana baskı yapıyordu.
Bir yılan ki; kolumu kanadımı bağlıyor, kalan son umudumu da benden söküp alıyordu.
Kerem'in kulağındaydı o küpe; bana göz kırpıyor, benimle alay ediyordu. "Ne çabuk unuttun beni," diyordu.
Hatırlıyordum, anne ve babamın katilinin kulağında da yılan şeklinde bir küpe vardı. Kerem'in kulağındakiyle tıpatıp aynıydı.
Hafızam bana ihanet etse de Tolga ile antrenman yaptığımız gün o an'ı hatırlamıştım. Katilin kulağında gördüğüm küpeyi o günden sonra her yerde aramıştım fakat benzerlerini bulmam uzun sürmese de aynısını bulamamıştım.
Şimdi ise o küpe tam karşımdaydı, daha da kötüsü Kerem'in kulağındaydı.
Bakışlarımı küpeden çekip Kerem'in yüzüne odaklandım. Kerem, bunca zamandır aradığım o kişi olabilir miydi? Anne ve babamın katili Kerem miydi gerçekten?
Mantıklı düşünebilecek bir halde değildim. O berbat rüyanın etkisinden tam olarak kurtulamamışken bir de üzerine bu küpe detayı eklenmişti. Sakin olmalıydım, mantıklı olmalıydım.
Mantığım, beni doğru yola iletecek tek şeydi.
Derin bir nefes alıp ayağa kalktım. Ceyda'ya döndüğümde "İyiyim, kabus gördüm." dedim.
Elini tekrar omzuma koydu. "Anladım. Gel hadi bir şeyler yiyelim, kahvaltıyı hazırladım."
Başımı olumlu anlamda sallayıp Ceyda'nın peşinden ilerledim.
Ceyda bir sandalyeyi kendine doğru çekerken gülümsedi. "Senin için patates kızartması yaptım, çok sevdiğini biliyorum."
Onunla bu kadar yakınlaştığımızı bilmiyordum fakat son zamanlarda ona eskisinden daha yakın hissettiğimi fark ediyordum. Belki de bu zamana kadar bu denli yakın olamayışımızın sebebi Zehra'ydı. Zehra yüzünden ona da ön yargılı yaklaşmış olmalıydım.
Kendimi gülümsemeye zorladım. Ceyda'ya içten bir gülümseme göndermek bile şu durumda oldukça zordu benim için. "Çok teşekkür ederim ellerine sağlık."
Ceyda'nın karşısına oturup tabağıma biraz patates kızartması aldım.
Batu, "O zaman ben de çay doldurayım." diyerek ayaklandı.
Gözlerimi patateslere diktim. Ceyda'ya doğru baktım. Batu'nun bardaklara çay dolduruşunu seyrettim. Ama asla Kerem'e bakmadım.
Kerem, yasaklanmıştı sanki bana. Aslında biraz da ona bakmaktan korkuyordum. Ona bakmaktan, gözlerinin içinde görebileceklerimden korkuyordum.
"Kerem, almayacak mısın?"
Batu'nun sesiyle ona döndüm. Elindeki bardağı Kerem'e doğru uzatmış, ayakta öylece bekliyordu.
Kerem'den hiçbir karşılık gelmeyince Batu sözlerini yineledi. "Oğlum, kime diyorum?"
Batu'nun bu sözleri üzerine Kerem'e döndüm, bununla birlikte gözlerinin üzerimde olduğunu gördüm. Bana bir şeylere anlam vermeye çalışıyormuş gibi bakıyordu. Özellikle ona bakmadığımı anlamıştı sanırım. Batu'nun elinden bardağını alıp gözlerini üzerimden çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AN (TAMAMLANDI)
Romance23 Mayıs 2000. Doğumum benim kıyametimdi. Çok sevdiğim o doğum günlerim, şimdi bana cehennemdi. Kendimin en büyük düşmanı yine bendim. Ben, kendimi bir cehenneme hapsetmiştim. Bir mum, iki mum, üç mum... Bir yalan uydurdum. İki ceset buldum. Bir mum...