3.Bölüm: Geçmeyen Geçmiş

886 157 456
                                    


Merhabalar...

Üçüncü bölümle karşınızdayım.

Umarım onları anlarsınız. Çünkü bazen anlaşılmak pek çok şeyden önemli olabiliyor.

Oy ve yorumlarınızla satırlarımı renklendirmeyi unutmayın..

Keyifli okumalar dilerim..

****

Sia-Unstoppable

****

Geçmeyen Geçmiş

Ruhum koca bir boşluktan ibaretti. Kalbimin varlığını da unutmuştum.

Beni heyecanlandıran bir şey yoktu; mutlu eden, etkileyen... Belki de ben fazla karamsardım. Benim bir kalbim var mıydı? Ya da yok muydu? 

Hiçbir zaman anlamamıştım.

Kerem...

Az önce el sıkışmıştık. Birbirimize temas etmiştik. Temas ettiğim diğer insanlardan farklı değildi. Fakat üzerimde tarif edemediğim, garip bir etki bıraktığı da kesindi. Kavgadan önce Kerem'e olan düşüncelerim ile kavgadan sonra olan düşüncelerim elbette büyük ölçüde değişmişti. Yine de Zehra'nın tabiriyle "Her kadının etkileneceği Kerem"den herhangi bir elektrik alamamıştım. Gerçi o ve benzeri duyguların ne demek olduğunu ve nasıl hissettirdiğini bilmiyordum.

Burnu havada, kaba birisi gibi geliyordu bana. Galiba bu düşüncelerimde Zehraların konuşmalarının da etkisi oldukça fazlaydı. Oysa ona dair ilk izlenimimden sonra anladım ki, kibar birisiydi. Aynı zamanda da ukala ve belki biraz da şakacı... Her neyse... Nasıl biri olduğu beni ilgilendirmiyordu.

Kerem ile ayaküstü tanıştıktan sonra hiçbir şey demeden arkamı dönüp kantinin çıkışına doğru ilerledim. Kantinden çıktıktan sonra etrafa bakındım fakat Tolga'yı göremedim. İçimde kötü bir his vardı. Ne işler çeviriyordu, bilmiyordum. Aslında bilmek istediğimden de emin değildim. 

Sonuçta cehalet mutluluk getirirdi.

Derse geç kalmıştım ama sınıfa geç gelmeyi çok da sorun etmeyen hocalardan birinin dersiydi. Ki birçok kişi bilirdi ki, böyle hocalar zor bulunurdu.

Fakülteye ilerledim. Kantin, fakülteden ayrı bir binadaydı fakat iki bina arasındaki mesafe çok da fazla değildi. Sebepsizce bu durum hoşuma gidiyordu. Biraz yürüdükten sonra fakülteye girdim. Koridorda yürürken tanıdık hocalara ve birkaç arkadaşıma selam verdim. Hızlı adımlarla dersimin olduğu sınıfın önüne geldim ve kapıyı tıklatarak içeri girdim. Fatih Hoca'ya en samimi tebessümlerimden bir tanesini gönderdikten sonra "Geçebilir miyim?" diye sordum. "Tabii ki." dedi ve bana gülümsedi.

Boş bulduğum bir yere geçtim. Ceyda ve Zehra ortalıkta görünmüyordu. En son kantinde görmüştüm onları ama sonra ne olduğunu anlamadan ortadan kaybolmuşlardı. Her şeyi bir kenara bırakıp derse odaklanmaya başladım.

Yaklaşık bir buçuk saat aralıksız ders işlemiştik. Artık beynimi hissetmiyordum. Fakülteden çıkıp doğruca kantine gittim. En sevdiğim çikolata olan Karam'dan bir tane aldım ve kantinin hemen dışındaki masalardan birine oturdum.

Kasım ayının son günlerini yaşıyorduk. Hava olması gerekenden daha sıcaktı. Etrafı inceledim. Ağaçlar yapraklarını dökmüştü. Kurumuş dallarıyla birer iskelete benziyordu hepsi. Yere düşen yapraklar ise tamamen farklıydı. Bir renk cümbüşü vardı sanki; yeşil, sarı, kırmızı... Kurumuş bir sürü yaprak... Bu güzellik karşısında mest olmuştum. 

AN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin