Merhaba.
Her bölümün bir önceki bölümden daha uzun olması için çaba gösteriyorum. Haftada en az iki bölüm olacak şekilde sık sık bölüm yayınlamaya çalışıyorum.
Lütfen çabamı karşılıksız bırakmayın. Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Olur mu?
Keyifli okumalar dilerim.
***
Kendimi bu dünyada, fazlalık gibi hissetmiştim bugüne kadar.
Sanki herkesin bir evi varmış da, benim yerim yurdum yokmuş gibi... Herkesin dönecek bir yeri varken, bana hiç yer kalmamış gibi... Sanki herkes yolunu bulmuş da, koskoca bu dünyada yolunu bulamayan bir ben kalmışım gibi...
Evsiz, yönsüz ve bir başına...
Kendimi bildim bileli hep böyle hissetmiştim. Ta ki Kerem'le karşılaşıncaya kadar...
Onu tanıdıktan sonra anladım ki; benim evim, bir çift gözden ibaretti. O güzel yüzüne bakarken huzurla doluyordu içim.
Artık kendime itiraf etmekten çekinmiyordum.
Kerem, benim daha iyi bir insan olmak istememe sebep oluyordu. Kendimden ve yaşamımdan çoktan vazgeçmişken Kerem'in evim bildiğim gözleri, adeta bana vazgeçmemem gerektiğini söylüyordu.
Kerem'in gözlerine bakarken aklımdan geçenler bunlardan ibaretti. Şu an filmi bırakıp birbirimize odaklanmıştık. İkimiz de konuşmuyorduk görünüşte, fakat gözlerimiz sessiz bir diyalog başlatmıştı. İçimde garip bir huzur vardı.
Keşke zaman, tam da şu an dursaydı ve biz birbirimizde takılı kalsaydık.
Ama hayat her zaman sürprizlerle doluydu. Bu huzurla dolduğum küçük an da, kapımın çalmasıyla son buldu.
Hafifçe irkilsem de yerimde kıpırdamadan Kerem'e bakmaya devam ettim. Az önce yüzünü kaplayan huzur dolu ifade, kapının çalmasıyla birlikte tuzla buz oldu. Kaşları çatıldı ve gergin bir şekilde bana baktı. Tolga'nın gelmesi hoşuna gitmemişti ve Kerem bunu açıkça belli etmekten çekinmiyordu.
Omuz silktim ve ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledim. Onun da peşimden geldiğini adım sesleri sayesinde anladım. Derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı açtım.
Beni karşılayan Tolga'nın öfkeli suratı oldu. "Aysu! Seni ne kadar merak ettim, haberin var mı?"
İç çektim. Kalbim hala bazı şeyleri kabul etmek istemiyordu. Şu an bana endişe ve bir parça da öfkeyle bakan bu surat, gerçekten de katil olabilir miydi?
Tolga'nın kolumdaki sıkı tutuşunu hissettiğimde bakışlarımı ona çevirdim. "Aysu, beni dinliyor musun? Sana bir şey soruyorum burada!"
Tolga kolumdaki baskıyı artırdığı sırada Kerem de Tolga'nın kolunu tutmaya başladı. "Kendine gel ve tavırlarına dikkat et Tolga."
Tolga'nın şu anki hareketleri hiç hoşuma gitmemişti. Bununla birlikte, bir şeyler öğrenebilmek için onu kendime yakın tutmam gerektiğini de biliyordum.
Kolumdaki elini sert bir hareketle ittikten sonra sesimi yumuşatıp "Özür dilerim Tolga, kızmakta haklısın." dedim.
Kerem şaşırmış bir şekilde bana bakarken Tolga bu çıkışımdan sonra yumuşadı. İçeri girdikten sonra kapıyı kapattım.
Salona girdiğimizde Tolga'nın bakışları etrafa takıldı; şarap kadehine, peynir tabağına, filme, koltuğun yan yana çöken iki kısmına... Gördüklerinden hoşlanmamış olacak ki, Kerem'e dik dik baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AN (TAMAMLANDI)
Romance23 Mayıs 2000. Doğumum benim kıyametimdi. Çok sevdiğim o doğum günlerim, şimdi bana cehennemdi. Kendimin en büyük düşmanı yine bendim. Ben, kendimi bir cehenneme hapsetmiştim. Bir mum, iki mum, üç mum... Bir yalan uydurdum. İki ceset buldum. Bir mum...