Merhaba...
Yeni bölümle karşınızdayım. İşler daha da karmaşık olacak...
Keyifli okumalar dilerim!
***
"İyi uykular, benim hırçın bebeğim."
Beş kelime, tek bir cümle... İçime işlemiş, beni mutlu etmeye yetmişti.
Uyandığımda düne dair aklıma düşen ilk şey, bu sözlerden ibaretti. Gözlerimin buluştuğu ilk yer ise Kerem'in o güzel yüzüydü. Anlaşılan koltukta uyuyakalmıştık. Birlikte... Kollarımız birbirine dolanmışken nefeslerimiz birbirine karışıyordu...
Hayatımın en huzurlu gününü yaşayıp en huzurlu sabahına uyanmıştım. Üstelik, kalbimde yeni keşfettiğim duygular uyandıran bu adamla birlikte.
Sanki uzun bir süre daha böyle huzurlu bir an yaşayamayacakmışım gibi... Aynı zamanda sanki yıllardır o güzel yüzüne hasret kalmışım gibi... Uzun uzun baktım ona; yüzünün her bir zerresini hafızama kazımak istiyordum.
Üzülmüştüm ama üzüldüğümden daha fazla üzmüştüm onu. Artık Kerem ile birlikte mutlu olmak istiyordum. Çünkü tek bir dilek hakkım olsaydı, onunla birlikte bu an'da hapsolmayı dilerdim.
Sonra aklıma o geldi. Tolga... Benim için bir bilinmezlikten ibaretti. Bu konuda elim kolum bağlanmış, davranışlarım da tutarsızlaşmaya başlamıştı.
Kerem'in kollarımın arasında kıpırdanan bedeniyle birlikte, toz bulutu gibi dağıldı düşüncelerim. Bir anda kendimden de beklemediğim bir şekilde gözlerim kapandı. Başımı Kerem'in göğsüne gömdüm. Kolları bedenim üzerindeki hakimiyetini artırdı. Sonra hafif bir kahkaha kulaklarıma doldu. "Anlaşılan göğsümde keyfin oldukça yerinde Aysu."
Saçlarımı okşadı, başımı göğsüne bastırdı. Hiçbir şey söylemedim, zaten uyandığımı anlamaması pek mümkün değildi. Boynundan süzülen mentol kokusunu içime çektim. Kokusu beni rahatlatıyordu ve kendimi huzurun kollarında buluyordum. Bir süre daha orada öylece sımsıkı sarılarak uzandık. Sonra usulca "Günaydın." dedim.
Bu sözüm onu hareketlendirdi. Başımın üzerinde sıcak bir buse hissettim. "Günaydın bebeğim."
Bebeğim...
Bana böyle hitap ettiğinde göğsümde sıcacık ve kocaman bir alev topu beliriyordu. Daha kaç alev topu göğsümde belirecekti? Başımı hafifçe salladım, düşüncelerimden kurtulmak istercesine. "Bir şeyler hazırlayalım mı? Bize? Ben acıktım."
Yerinden doğrulurken gülümsedi. "Olur, hazırlayalım. Bize..." Ellerimden tutup beni de kendisiyle birlikte kaldırdı.
Ona gülümsedikten sonra lavaboya doğru ilerledim. Aynada kendime bakarken dağınık saçlarıma takıldı bakışlarım. Ellerimle onlara çekidüzen vermeye çalıştım. Gelişigüzel bir şekilde saçlarımı atkuyruğu yaptım. Bulduğum kullanılmamış diş fırçasını paketinden çıkardım. Dişlerimi fırçalayıp işlerimi hallettikten sonra kendime son bir bakış attım. Fena sayılmazdım.
Sonra mutfağa geçtim. Tezgahın üzerine pek çok malzemeyi sırasıyla koyduğunu gördüm. Elindeki patatesleri doğramakla meşguldü. "Ne yapabilirim?"
Sorumla birlikte başını hafifçe bana doğru çevirdi. Yarım bir bakış attıktan sonra "İstersen salatalık ve domates doğrayabilirsin." dedi.
"Pekala..." Salatalık ve domatesleri benden beklenmeyecek bir hızla doğramaya başladım. Bir tane salatalığı doğramayı bitirmiştim ki Kerem geldi ve kollarını bana doladı. Kaskatı kesildiğimde ise "Yanlış anlama, sadece üşüdüm. Ondan dolayı sarılıyorum." dedi ciddi olmayan bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AN (TAMAMLANDI)
Romance23 Mayıs 2000. Doğumum benim kıyametimdi. Çok sevdiğim o doğum günlerim, şimdi bana cehennemdi. Kendimin en büyük düşmanı yine bendim. Ben, kendimi bir cehenneme hapsetmiştim. Bir mum, iki mum, üç mum... Bir yalan uydurdum. İki ceset buldum. Bir mum...