Merhabalar...
Yeni bölümle karşınızdayım.
Keyifli okumalar dilerim..
***
Kafamda çeşitli düşünceler eşliğinde Kerem ile birlikte biraz yürüdükten sonra kantine ulaştık. Tolga'yı gördüm. Yanında Zehra, Ceyda ve Batu vardı. Kafasını çevirmesiyle beni gördü. Gülümseyerek el sallamıştı ki, gözleri yanımda bulunan Kerem'e kayınca yüzü hafifçe düştü.
Yanlarına ulaştığımızda Tolga, oturmam için hemen yanındaki sandalyeyi çekti. "Kütüphanede olacağını sanıyordum." Bu sözleri fısıldayarak söylemişti. Sanki biraz da imayla...
Diğer yandan Kerem'in de duyduğundan emindim. Sebebiyse onun da hemen diğer yanıma oturmasıydı.
"Pardon? Ne iması yapıyorsun sen şu an?" Gözlerimi kıstım.
"Bir ima yapmıyorum Aysu. Yalnızsın diye biliyordum."
Kerem de Tolga da birbirlerine çok anlamsız bakışlar atıyorlardı.
Sıkıntıyla nefes verip sakinleşmeyi umdum. "Tolga, her an ne yaptığım konusunda sana hesap mı vereceğim? Saçma sapan konuşma ve kendine gel."
Başını diğer tarafa çevirdi ve sessiz kaldı.
Bu tatsızlık esnasında diğerleri sohbete dalmıştı. Fısıltıyla konuştuğumuz için bizi duymadıklarını düşünüyordum. Yalnızca tahmin ettiğim gibi Kerem duymuştu. Ve bir tahmin daha; duymak için özellikle dinlediğini düşünüyordum.
Batu'nun seslenmesiyle düşüncelerim bölündü. "Orada fısır fısır ne yapıyorsunuz bakalım?"
Batu, Tolga ve Kerem'le aynı sınıftaydı. Ayrıca Kerem'in en yakın arkadaşıydı da. Kerem'le yakınlaşmaya başlayınca bizi Batu'yla tanıştırmıştı. Biraz fazla konuşsa da fena bir çocuk sayılmazdı.
"Hiçbir şey. Nasılsın?" diye sordum konuyu değiştirmek ümidiyle kollarımı birbirine bağlarken.
"İyiyim Aysu. Sen nasılsın? Bugün nedense daha iyi ve mutlu görünüyorsun." derken Kerem'e kaçamak bir bakış attı.
Kerem ise Batu'ya sert bakışlarıyla bir şeyler anlatmaya çalıştı. Dertleri her ne ise şimdilik bilmiyordum.
"İyiyim, teşekkür ederim." dedim diğer söylediklerini es geçerek.
Kendi aralarındaki sohbete devam ettiler. Ara ara sohbetlerine dahil olup çoğu zaman sessiz kaldım. Miktarını kestiremediğim sürenin sonunda sıkıldığımı fark ettim. Sıkıldığım zaman evime kaçmayı tercih ederdim, ki yine aynısını yapacaktım. Eve gideceğimi söyleyerek ayağa kalktım.
Tolga da hafiften doğruldu. "Beraber gidelim."
"Hayır, teşekkür ederim. Biraz yürümek istiyorum."
Yüzünün düştüğünü fark ettim. Toparlamak amacıyla "Bu aralar canım o kadar çok köri soslu tavuk çekiyor ki, anlatamam." dedim.
Tolga'nın yüzü yeniden aydınlandı. "O halde bu akşamın menüsü belli oldu."
Tolga iyi bir aşçıydı ve ben köri soslu her şeyi çok severdim.
Başımı olumlu anlamda salladım ve gülümsedim.
Batu, anlam veremediğim bir şekilde kaşlarını çatıp önce Kerem'e sonra bana baktı. Nasıl bir uyarı aldıysa artık, ifadesini düzeltti. Yüzünde yapay bir gülümsemeyle Tolga'ya baktı. "İyi bir aşçısın galiba. Ben de köri soslu tavuğu çok severim. Uzun zamandır yememiştim."
Zehra ellerini heyecanla çırptı. "Evet, Tolga iyi bir aşçıdır. O zaman akşam sendeyiz, ha Tolga?"
Tolga afallayarak belli belirsiz gülümsedi. Kesinlikle planı bu değildi. "Tabii ki." dedi isteksizce.
Kerem'e baktığımda yüzündeki rahatsız ifadenin artık orada olmadığını gördüm. Gülümsedi, göz kırptı ve sanki orada sadece ben varmışım gibi sessizce "Akşama görüşmek üzere." dedi.
Kerem'e herhangi bir şey söylemedim. Hepsine el salladım. "Akşam görüşmek üzere..." diye veda ettim.
Yeterince uzaklaştıktan sonra kulaklığımı takıp adımlarımı yavaşlattım.
Rüzgar saçlarımla oynuyor, yapraklar birer birer terk ediyordu dallarını. Yeryüzü bu mevsimde bana ölümü çağrıştırıyordu. Ve bence ölüm, bir son değildi.
Bazen bazı şeylerin ölmesi gerekirdi. Ölü yaprakların bezediği yolları yürürken içimde neleri öldürüp neleri dirilteceğimi henüz bilmiyordum. Çünkü bilinmez bir yola girmiştim. Ve hissediyordum, kötü şeyler olacaktı. Çok kötü şeyler...
Her şey birbirine karışacak, hayat bana şimdi huzurla yürüdüğüm yolu mumla aratacaktı.
***
Bölümümüz sona erdi...
Düşüncelerinizi oldukça merak ediyorum.
Her salı ve her cuma yeni bölüm gelecek.
Öpüyorum..
12.07.2023 23.01
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AN (TAMAMLANDI)
Romance23 Mayıs 2000. Doğumum benim kıyametimdi. Çok sevdiğim o doğum günlerim, şimdi bana cehennemdi. Kendimin en büyük düşmanı yine bendim. Ben, kendimi bir cehenneme hapsetmiştim. Bir mum, iki mum, üç mum... Bir yalan uydurdum. İki ceset buldum. Bir mum...