Bölüm 3: Sonu Bilinmeyen Yol
Bazen bir yolda yürümeye başlardık ama o yolun sonunda bizi neyin karşılayacağını bilmezdik. O yol sebepsizce içine çekerdi bizi ve biz bu çekime karşı koyamazdık. Şimdi yeni bir yoldaydım, sonunu bilmediğim yol.
Alışık olduğum bu yollardan birindeydim sadece ama içimden bir ses farklı diyordu bana, bu yol farklı Duru. Bu yolun dönüşü olmayacak, bu yol kaçınılmaz sonun olacak. Sonunu bilmediğim yollardan çok kez geçmiştim ve sonlarını ben yaratmıştım. Ben bilinmezliği çoğu zaman kuklam yapmıştım ama o ses bana bu sefer kukla olacağımı haykırıyordu.
Ve ben yine de o yola giriyordum, çünkü benim kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Ben zaten 10 yıl önce her şeyimi kaybetmiştim, bir kurşunla. Adımı, ailemi, geleceğimi ve geçmişimi. Şimdi ise tekrar kaybetmemek için yeni kurduğum hayatımda canımı bile koymuştum, o kumar masasına.
Bir arabanın içinde, 3 gündür içinde olduğum o bilinmezliğe son vermeye gidiyordum. Ya da o bana son verecekti, bu daha çözülmemiş bir bilmeceydi.
🩺Duran arabayla indim. Bir malikaneye gelmiştik, beyaz ve siyahın dans ettiği malikane de bahçede çalışan herkes şaşkınlıkla bana bakıyordu. Yanıma gelen kahverengi dalgalı saçlı, kahverengi gözlü, benim boylarımda kadınla birlikte etrafı incelemeyi bıraktım.
“Merhaba, Duru Hanım.” Başımla onayladım. “Size Ata Bey’in yanına kadar eşlik edeceğim, lütfen benimle gelin.” dedi, yüzünden düşürmediği gülümsemeyle. Peşine takıldım. İçeri girdikten sonra yukarı kata çıktık ve merdivenin sağ tarafında kalan odaya girdik. Daha doğrusu girdim, kadın hemen gözden kaybolmuştu.
Karşımda masada oturan- asansörde sürekli karşılaştığım- adam vardı. Şaşırmış mıydım? Pek sayılmaz. Eliyle koltuğa oturmam gerektiğini belirtti. Oturduğumda o da kaşıma oturdu.
“Hoş geldin.” Yüzünde samimi ama altında bir şeyler saklayan bir gülümseme vardı.
“Hoş buldum?” dedim soru sorar gibi, konuya gir hemen lütfen.
“Konuşacağız ama önce bir şeyler içelim.” Bir süre sessiz kaldık. Az önceki kadın iki adet bardakla odaya girip bardakları bize verip gitmişti. Bardağın içinde papatya çayı vardı? Bu adamın takıntısı falan mıydı?
Bir süre yavaş yavaş çayı içti, ben ise onu inceledim. Kahverengi hafif kıvırcık saçları, kahverengi gözleri vardı. Küt bir çene yapısı vardı. Siyah kot ve üstüne beyaz t-shirt giymişti. Aslında yakışıklıydı ama bunu tabi ki yok sayıyordum çünkü gıcık herifin tekiydi.
“Artık konuya gelsek?” dedim, bıkkın bir şekilde. Yoksa konuşacağı da yoktu zaten. Kıkırdadı.
“Biraz sakin olsak?” dedi, alayla. Ben ise ona ‘ciddi misin?’ der gibi bakıyordum. Pes etmiş olmalı ki bardağı bırakıp duruşunu dikleştirdi. “Senin özel doktorum olmanı istiyorum.” dedi, büyük bir rahatlıkla. ben ise pis bir kahkaha attım. Ve sanki hiç gülmemişim gibi ciddileştim, ani duygu değişimim onu şaşırtmıştı.
“Deli misin sen?” dedim, sinirle. “Böyle bir şey olmayacak.” ellerini birleştirip öne doğru eğilip gözlerimizi kenetledi.
“Deli değilim ve sen benimle çalışacaksın, Duru Soykan” Sesi normal bir insan için korkutucu olabilirdi ama benim için değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİLA
Bí ẩn / Giật gânÖlmek istediğimde bana izin vermediler. Şimdi ise ölmemi istiyorlar. Ama benim varis olduğumu unutuyorlar. . . Kanlı bir ailenin varisi olduğunuzu düşünün. Öldünüz ama aslında yaşıyorsunuz. Ölmenizi istiyorlar, öldüreceksiniz. . Aslında ajan olan...