Bölüm 13: Son 14!
Her ruh kovulurdu bedeninden bir gün. Ölen beden ruhunu gömdürmezdi kendiyle. Bilmediği bir şey vardı fedakar bedenin. Bazı ruhlar bedeninden önce gömülürdü toprağa, sadece bedeninin ona kavuşmasını beklerdi.
Her ruh ölür ve dirilirdi ancak bunu kimse fark etmezdi.
Benim ruhum 18 yaşında ölmüş ve dirilmişti. O boş mezarın içinde benim ruhumdan bir parça vardı. Her ruh tekrardan dirilirdi ancak her dirildiğinde bir parçasını bırakırdı toprağın altına.
Ölür ve dirilir, tekrar ve tekrar ta ki ruhu sonsuzlukta kaybolana kadar.
Benim ruhum 14 gün sonra ölecekti ve bu sefer dirilmeyecekti. Ruhum ona doğru çekilirken ondan tekrar yaşamasını istemeyecektim.
Gözümden bir damla düştü. O damla sonsuzlukta kayboldu.
Sabah uyandığımda onun kollarında bulmuştum kendimi. Nefesi tüm bedenimi sarıyordu. Dünkü, konuşmamızdan sonra yanıma gelmemişti, göstermemişti yüzünü. Oysa 14 gün sonra göremeyecektim zaten yüzünü.
Dahada sokuldum ona başımı göğsüne yaslayıp kokusuyla büyülendim. Bellerimdeki kolları daha da çekti kendine beni. Şu an da hissettiğim tek bir şey vardı o da huzurdu. Geçici bir huzur. Başımın üstüne değen dudaklarla kaldırdım başımı sarılarıyla karşılaştım direkt.
“Günaydın.” dedi daha açılmamış sesiyle. Gülümsedim bu haline karşımdaki adam bir mafya olamazdı. Çok tatlı gözüküyordu. Yüzünü buruşturdu bir anda. “Bana dünyanın en tatlı şeyiymişim gibi bakma.” dedi sitemle. Kıkırdadım, gerçekten tatlı duruyordu.
“Tatlı duruyorsun ama.” dedim gülerek. Belimdeki eli vücudumu geri çekmemi engelliyordu.
“Saçmalıyorsun.” dedi kızmaya çalışarak.
“Hiçte bile!” dedim sitemle. “Hem sen niye buradasın!?” konuyu değiştirme hızıma hayrandım.
“Uyumak için geldim, şikayetçi misin?” dedi merakla. Gülümsüyordu da bir yandan.
“Evet” dedim ona daha çok sokularak.
“Bunu derken bana daha da sarıldığını farkında mısın?” dedi erkeksi bir ses tonunda. O da halinden memnundu aslında.
“Dediklerimi yap yaptıklarımı yapma.” bunu söylerken kafamı göğsüne yaslamış göz temasını kesmiştim.
“Ben yaptıklarını tercih ederim.” diyerek çenesi başıma yaslayıp kollarını arasında ben varken kenetledi. Bir süre ikimizde sessizliğe gömüldük. Bugünden itibaren 14 günüm kalmıştı ama ben zaman dursun diye her şeyi feda edebilirdim. Kapının bir anda açılması ve Demir’in bağırmasıyla sessizlik bozulmuştu.
“Duru! Uyanma-” Halimizi görmesiyle gülen yüzü düştü. “Ne oluyo lan?” dedi bağırarak. O sırada biz ayrılmış ve oturur pozisyona gelmiştik. Geçen seferkinden farklı olarak sadece Ata değil ben de sinirlenmiştim. Adam uyumamıza bile izin vermiyor arkadaş!
“Demir” dedi Ata sen öldün der gibi ama demekle kalmadı. “2 saniye içinde bu odadan çıkmazsan. Ölürsün.” dedi her bir kelimeye vurgu yaparak ve Demir saniyesinde odadan çıktı. Gülerek yataktan kalktım ve Alev’in bana verdiği kıyafetleri alarak banyoya girdim ve üstümü değiştirdim.
Siyah dar paça pantolon ve beyaz askılı bir crop vermişti. Saçlarımı da at kuyruğu yapıp elimi yüzümü yıkadım. Banyodan çıktığımda Ata odada değildi. Aşağı indiğimde herkes masaya geçmişti. Ata’nın takım elbise giymesi beklediğim bir şey değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİLA
Mystery / ThrillerÖlmek istediğimde bana izin vermediler. Şimdi ise ölmemi istiyorlar. Ama benim varis olduğumu unutuyorlar. . . Kanlı bir ailenin varisi olduğunuzu düşünün. Öldünüz ama aslında yaşıyorsunuz. Ölmenizi istiyorlar, öldüreceksiniz. . Aslında ajan olan...