Bölüm 9: Hastalık
Hastaydım ve bunu kabul ediyordum. Kabul etmek zorundaydım. Seçim şansım yoktu belki ama ben kanıtlarıyla kabul etmiştim bu hastalığı. Vücudum her gün, her saat, her dakika hatta her saniye güçsüzleşiyordu.
Ölümü kabullenmek bu kadar kolay olmamalıydı. Ama olmuştu işte, kabullenmiştim. Hızla bedenimi öldüren hastalığı kabullenmiştim.
Savaşmayacaktım.
Eğer ölürsem bu son zamanlarımı mutlu geçirmek istiyordum. İlaçlar sayesinde sürekli uyuyarak değil.
Ölürken mutluluk saçmak istiyordum. Bana fazladan verilen 10 yılı güzel bir şekilde bitirmek istiyordum.
Şu an baktığım gibi aynaya ruhsuz bir şekilde bakmak istemiyordum. Ölüm geldiğinde tereddüt etmeden ona sarılıp ruhumu almasına izin vermek ve anneme kavuşmak istiyordum.
Sözümü tutmuştum zaten onu kurtaramasam da bir sürü kalp hastasını kurtarmıştım, bu bana yeterdi zaten.
Öldürdüğün insanlar ne olacak Duru? Dedi içimdeki o acımasız ses. Bilmiyordum, bunun cevabı yoktu.Aynadan gözlerimi ayırıp dişlerimi fırçaladım. Uyanır uyanmaz kusmuştum. Midemin ilaçları kaldıramayacağını tahmin ediyorduk zaten. Sağlıksız bir vücudumun olması beraberinde çok fazla sorun getiriyordu.
İşim bitince kahvaltıya indim. Buraya taşınalı iki gün olmuştu ama gereğinden hızlı alışmıştım. Buradaki ilk pazarımın böyle kötü başlamasını ummuyordum ama yapacak bir şey yoktu. Yüzüme yalancı bir gülümseme takıp masaya doğru ilerledim.
“Günaydın.” neşeli olan sesimle bakışlar bana döndü. Alev’in yanağına bir öpücük bırakıp Ata’nın sol çaprazına geçtim. Gözü üzerimdeydi.
“Sen diş macununu mu değiştirdin?” Alev’in sorgulayıcı sorusuyla onu öptüğüme pişman oldum. Kızdaki burun kimsede yoktu anasını!
“Evet?” dedim anlamazlıktan gelerek.“Ne oluyor Duru?” anlamıştı işte!
“Neden taktın bu kadar?” dedi Demir merakla. Sıçtık! Ata da sorarsa biterim ben.
“Çünkü o son 10 yıldır diş macununu hiç değiştirmedi. Hatta” dedi abartarak. Ama aslında abartmıyordu. “Stokta kalmamış diye şehir değiştirip aldığını bilirim ben.” Evet, sıçtık. Bu kız beni nasıl bu kadar iyi tanıyor ki? Ata'nın sorgulayıcı bakışlarıyla karşılaşınca yutkundum. Son 2 gündür fark ettiğim bir şey varsa o da benimle gereğinden fazla ilgilenmesiydi.
“Market de yoktu bende üşendim bunu aldım ama güzel diye gidip bulmakla uğraşmadım.” Alev hala inanmıyordu ben de kendime inanmıyordum da neyse. “Eee artık yiyelim. Ben açım.” diyerek tabağıma gömüldüm. Ona kustuğumu anlamaması için ağır kokulu bir diş macunu aldığımı söyleyemezdim.
***Kahvaltı faslını bitirmiştik. Demir ve Alev alışverişe gitmişti. Aslında fazla yakın olmaları dikkatimi çekmedi değildi ama Alev anlatana kadar konuşmayı erteliyordum. Papatya çayımı çapıp balkona geçtim ve hasta dosyalarına göz gezdirmeye başladım.
“Bugün pazar, Doktor Hanım.” duyduğum sitemli sesle başımı kaldırdım. Ata karşımdaki armut koltuğa oturmuş beni izliyordu.
“Biliyorum, Ata Bey” duyduğu cümle ile yüzünü buruşturdu. Dosyaları bırakıp telefonumu uçak modundan çıkardığımda 1 saatten fazla süredir çalıştığımı anladım.
Yanıma gelip oturdu ve başını arkaya yasladı. Bu hali gülümsememi sağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİLA
Mystery / ThrillerÖlmek istediğimde bana izin vermediler. Şimdi ise ölmemi istiyorlar. Ama benim varis olduğumu unutuyorlar. . . Kanlı bir ailenin varisi olduğunuzu düşünün. Öldünüz ama aslında yaşıyorsunuz. Ölmenizi istiyorlar, öldüreceksiniz. . Aslında ajan olan...