Bölüm 12: Sihir Gerçek Olursa
İhtimaller, gerçekleri var edenlerdi aslında. Bir sihirdi ihtimaller. Gerçekten ya var olurlar ya da yalan olurlar. Gerçek olmuştu sihir. Gerçekten vardı.
“Yangın merdivenlerinin ordayım buraya gel. Bekliyorum.” telefon kapandığında neye uğradığımı şaşırmıştım. Sihir gerçekten vardı. Albert’i aradım hızla bir yandan da mutfağa girmiş keskin bir bıçak almıştım.
“Mia?” dedi merakla. Gerekmedikçe onu kendi telefonumdan aramazdım.
“Lanet olsun Albert!” dedim sinirle. Az önceki tüm duygularım yok olmuştu. Abim beni bulduğunda sorun olmaz diye ummuştum ama manyak herif buraya gelmişti. Planlarımı mahvetmesine izin veremezdim.
“Ne oldu?” dedi hızla ve endişe ile.
“Abim burada Albert ve içimden bir ses bunun sorun olacağını söylüyor!” Boğazım yırtılana kadar bağırıyordum.“Geliyorum, Paris’teydim zaten 10 dk dayan.” telefonu kapatıp durdum abimi görünce.
“Mila?” dedi merakla. Beni tanıyamamıştı oysa ben onu tanımıştım. Benim abim beni hep tanırdı? Bıçağı arkama sakladım. Aramızda 1 metre vardı beni inceliyordu. Anneme benzeyen adama baktım siyah saçlı mavi gözlü adama. Gerçek gibi görünmüyordu saçları ama uzun zamandır görmeme verdim, belki de beyazlamıştı o da boyamıştı. Ben hep anneme benzemek istemiştim. Onun gibi mavi gözlü siyah saçlı olmak istemiştim ama olmamıştı. Ben babama benziyordum onun kopyasıydım, istemediğim halde.
“Çok büyümüşsün.” dedi düşünceli bir şekilde. İnkar etmedim ama büyümemiştim. Hala onu sevgisine muhtaçtım. “Buraya niçin geldiğimi biliyorsun dimi?” hayır anlamında başımı salladım. “Seni eve götürmeye geldim, Mila” dedi şefkatle. Ama benim bakışlarım değişti. O konuşmuyordu sadece ağzını oynatıyordu. Ve benim abim bana asla adımla seslenmezdi.
“Takma adım nerede abi?” dedim merakla. Bekledi bir süre sonra kaşları çatıldı. Yutkundu korkuyla onu yerine konuşan şey cevabı bilmiyordu. Hızla aramızdaki mesafeyi kapattım. Bıçağı boynuna dayamamla neye uğradığını şaşırdı.
“Kimsin sen?” dedim dişlerimi sıkarak.
“C-Cüneyt Soykan gönderdi beni.” dedi korkuyla.
“LANET OLSUNN!!!” diye bağırdım avazım çıkana kadar. Babam niye bu kadar erken harekete geçmişti ki!? Sakin ol, Duru. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım.
“Mia?” gelen Albert’ti. Adamı ona doğru ittiğimde yere düştü. “Kim bu?”
“Abimi kopyalamışlar! Sorgularsın sen.” dedim sinirle bıçağı ona verip hızla davet alanına girdim. Daniel’e kameraları işaret ettiğimde başıyla onaylayıp alandan çıktı. Ata’nın yanına oturduğumda bana döndü. Alev ve Demir dans ediyordu.
“Ne oldu?” dedi çatık kaşlarıyla.
“Ne, ne oldu?” dedim merakla.
“Terlemişsin ve gerginsin ayrıca gözlerime bakmıyorsun.” yakalanmamın huzursuzluğuyla yutkundum.
“Telefonla yaptığım görüşme biraz hareketli geçti. Sorun yok.” inanmasa da üstelemedi. Aklım hala babamdaydı. Ne planlıyordu? Neden şimdiden harekete geçmişti? Şu an izleniyor muydum? Gözlerimle etrafı taradığımda şüpheli birini görmedim. Nefesim hala düzensizdi. Kendimi sakinleştirmeye çalıştırdım. Önümde duran viskiyi tek dikişte içtim.
Daha fazla dayanamayıp terasa geçtim. Derin bir nefes aldım ama sinirim geçmiyordu. Bunu nasıl yapabilirdi? Ben nasıl bu tuzağa gözüm kapalı gidebilmiştim? Abimi nasıl tanımamıştım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİLA
Mystery / ThrillerÖlmek istediğimde bana izin vermediler. Şimdi ise ölmemi istiyorlar. Ama benim varis olduğumu unutuyorlar. . . Kanlı bir ailenin varisi olduğunuzu düşünün. Öldünüz ama aslında yaşıyorsunuz. Ölmenizi istiyorlar, öldüreceksiniz. . Aslında ajan olan...