İfşa

120 12 3
                                    

28. Bölüm: İfşa

Bölümü üstün körü bir şekilde okuyup atıyorum, göze çok batan bir yazım hatası yoktur umarım. Varsa lütfen belirtin.

İyi okumalar...

Sesler vardı, susmayan. Sesler vardı, yalnızlığımı haykıran. Sesler vardı, deli olduğumu düşündüren. Emrediyorlardı, itaat bekliyorlardı. Karanlıklardı, aydınlığa muhtaç değillerdi. Işık oyunlarıydı onlar, dikenlerimde geziyorlardı.

8-9 yaşlarıma kadar susmamıştı bu sesler.
Kan istiyorlardı, ölüm istiyorlardı. Bu nasıl bir psikopatlıktı? Babasının döktüğü kanlarla oynamak dışında hiçbir şey istemiyordu o kız çocuğu. O kız çocuğu benim küçüklüğümdü. O bir katildi. O elini kana bulamamış bir katildi. Ondan korkuyordum, çünkü o çocuk değildi.

Uyurken prenses olmayı değil cadı olmayı hayal ederdi. O prensesi öldürmeyi isterdi. O kötülerin kazandığı bir dünyayı severdi. O, o kadar korkunçtu ki babasından önce onun önünde eğiliyorlardı. 8 yaşındaki bir çocuğa iaat ediyorlardı. Bu korkunçtu.

Hayır, bu güçtü. Ben güçlüydüm. Öldürmezdim, öl derdim. Ölürdü. Güldü, kibirle Mila. Ben kana dokunmaz ama onunla oynardım. Bir hamurmuş gibi yoğurur, keser, uzatır ve şekil verirdim. Ben senin yapamadıklarını yapardım.

Ben onları yönetirdim.

Ve artık seni de yöneteceğim.

Sen ise itaat edeceksin.

Etmek zorundasın.

Hayır. Ben Mila değildim. Ve hayır ben Duru'da değildim. Ben-

Çalan kapı ile düşüncelerimden ayrılırken ayağa kalktım. Herkes az önce parçalara ayrılmış olan kaktüse bakarken kapıya doğru ilerledim. Belimdeki silahı çıkararak elimde döndürdüm. Yüzümde var olan gülümseme ölümü haber ederken ben gayet rahattım.

Az önce Liana ile kelime oyunumuzu oynamıştık. Bunu yapmaktan hep keyif almıştım. En mantıksız kelimelerle bile şifreli konuşabilirdik. Anlam ya da benzerlik önemli değildi. Önemli olan ses tonu ve mimikti. O ağzı açmak zaten asıl söylemek istediklerimi ona ulaştırırdı.

"Kararınızı duymama artık gerek yok. Sadece benimle olanlar kendine bir bavul hazırlasa iyi olur. Gitmemiz gerek bir yer var." diyerek odadan çıktım. Bana doğru gelen koruma ile ona baktım. Elindeki zarfı korkarak bana verdi. Daha sonra ise kaçarak gitti. Onu umursamayarak zarfı açıp içindekini aldım ve baktıktan sonra cebime koydum

Adımlarım mutfağa doğru ilerlediğinde temizlik görevlisi olan Esra'yı gördüm. Bildiğim kadarıyla birkaç aydır burada çalışıyordu. 23 yaşındaki kadın onun arkasında olduğumu biliyordu. "Tek bir soru Esra. Bunu yapmanı kim istedi?" titreyen ellerini gördüğümde göz devirdim. Bari ihanet edecekler, korkmasınlar.

O ihanet etmişti. Evet o kaktüsü ilk başta fark etmiştim ama beni duymalarını da istemiştim. Başarısız olduğumuzu ve dağılmak üzere olduğumuzu sansınlar istemiştim. Plansız kaldığımı, güçsüz olduğumuzu inansınlar istemiştim. Büyük ihtimalle de inanmışlardı. Abime güzel oynamıştım.

Tabi ki de ondan kurtulmamışlardı. Soykanların gücüne ihtiyaçları vardı. Yok etmek istediklerine muhtaçlardı. Abim onların aptal kuklasıydı.

O hep salaktı. Annesine itaat eden aptalın tekiydi. Diyerek beni onayladı Mila.

Sadece saklanıyordu ama iki gün sonra çıkmak zorundaydı. Soykanlar liderken liderin olmadığı bir toplantı olmazdı. Küçük çocuk kendini oyuna iyice kaptırmıştı.

MİLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin