İlk kan

329 21 15
                                    

                         6. Bölüm: İlk Kan

Bazen sonlar olurdu, geri dönüşü olmayan sonlar dönüşü olmayan. Asla telafi edemediğimiz, pişmanlığın işe yaramadığı olaylar. Benim elim ilk kana bulandığında bu gerçek sondu belki de, dönüşü yoktu bu yolun.

Dönüşü yoksa kabullenmek gerekirdi.
Ama bu çok zordu. Her baktığında olamayan kanları görmek, elinde. Bir katil olarak can kurtarmak, çok zordu. Kabullenmeye başlamıştım, bu hayatı.

Belki de ilk hatayı ben yapmıştım. Belki de babama bu kadar itaat etmemeliydim. Bir şey değişmeye bilirdi ama en azından denedim derdim ama diyemiyorum. Şimdi karşıma çıksa hayır diyebilir miyim? Onu bile bilmiyorum.

Ben aslında kendime güvenmiyorum, bu da tek sorunum.

“Hocam?” Mert’in sesini duymamla kendime geldim.

“Efendim?” sesim yorgun olduğumu belli ediyordu. Çünkü 2 saat uyumuştum ve o süre boyunca öldürülüyordum, işkenceyle, öldürdüğüm kişiler tarafından.

“Hocam başka hasta yok.” Sesi meraklı çıkmıştı.

“Biliyorum, Mert ama hasta sayımız artık az olacak”

“Neden?” haklı bir şekilde merak ediyordu ama cevabım var mıydı? Sanmıyorum.

“Ata Bey’in isteği böyle Mert” Oflaması tuhaf bir şekilde komiğime gitmişti.

“Bu adam neden her şeye karışıyor ki?” kendi kendine söyleniyordu.

“Sen neden sormuyorsun Ata Bey’e? Belki açıklar.” Dedim gülerek.

“Kim ne soracakmış bana?” duyduğum sesle dikleştim. Ne zamandan beri duvara yaslanmış bizi dinliyordu? Ve ben nasıl fark etmedim?

“Ne zaman geldin Arslan?” dedim kaşımı kaldırarak. Umursamaz bir tavırla omuz silkti ve sol çaprazımdaki deri koltuğa oturdu. Mert’e döndüğünde kaşlarını çattı.

“Ne işin var burada?” tanışıyorlar mı?

“Git başımdan Ata.” dedi sinirle. Tamam, burada neler oluyor?

“Sana gelmedim, Mete. Çık dışarı.” sesinden umursamadığını belli ediyordu. Mete oflayarak odamdan çıktı. Kaşlarım çatıldı.

“Tanışıyor musunuz?” dedim merakla. Başını maalesef der gibi salladı.

“Kardeşim.” dedi, dünyanın en gereksiz bilgisini verir gibi.

“NE?” şok olmuştum. “OHA” nasıl lan?

“Oha?” dedi kınarcasına.

“Sen ciddisin?”

“Yok şaka!” dedi kızgınlıkla. Yüzümü inceledi, kaşları çatıldı. “Duru hasta mısın?”

“Hayır.” konu değişmiş ve yine bana gelmişti ama ben hala şokun etkisindeydim. Düşmanım dese bu kadar şaşırmazdım nedense? “Konumuz bu değil!” dedim sitemle neden konuyu değiştiriyordu ki? “Konu kardeşinin benim asistanım olması! Bunun senin planın olduğunu söyleme!” Bu kadar delirmiş olamazdı değil mi?

“Şu an konumuz senin hasta olman ve hayır... ama evet, ama hayır.” Başını iki yana salladı. “Karışık tamam mı? Boş ver.” bunu söylerken yanıma gelmiş elini anlıma koymuştu. Kaşları çatıldı. “Ateşin yok ama hastasın?” elimi eline vurdum. Elini geri çektiğinde almayı unuttuğum nefesi aldım.

“Uykusuzum, hasta değilim. Ve...” cümleyi tamamlamamı engelleyen o hisle durdum. Değişik hissediyordum.

“Ve?” dedi merakla. Başımı bu histen kurtulmak istercesine salladım.

MİLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin