Söz Verdi

249 16 9
                                    

                       Bölüm 11: Söz verdi

Bir söz mutlu edebilir miydi insanı? Böyle acı dolu bir söz mutlu etmemeliydi beni. Etmişti ama, hem de çok. Vicdanım rahattı artık sanki. Minnetle baktığım sarılar sanki ağlamamak için savaşırken ben hala mutluydum.

Çünkü bana öyle öğretilmişti. Birinin mezarına gitmezsen unutursun. Sen unutmasan bile o seni unutur demişti babam. Annemin mezarına gitmeme izin vermezdi mesela. Gitmezsen unutur annen seni derdi. Unutursa rahat uyur. İnanmıştım salak gibi. Yine inanmak istedim.

Ben unutmayacaktım çünkü uyumayacaktım. Uyusam bile hatırlardım zaten. Tanrı da uyutmazdı zaten beni. Yavaşça kalktım yerimden.

“İyi isen gidiyorum ben Arslan?” başıyla onayladı ama gözleri gitme diyordu. Çalan kapıyla gözlerimiz ayrıldı. Kapıya doğru gittim açtığımda karşımda polisi görmeyi beklemiyordum.

“Duru Soykan?” dedi polis. Ata yanıma gelmişti ve çatık kaşlarıyla polise bakıyordu. Demir ve Alev ise merdivenlerden hızla inip yanımıza ulaştı. Gecenin birinde ne işiniz var burada polis beycim? Demedim, tabi ki.

“Benim?”
“Bizimle geliyorsunuz.”
“Neden olduğunu öğrenebilir miyiz?” dedi Ata dişlerinin arasından.

“Cinayet işlemekten.” dedi polis büyük bir rahatlıkla. Yerin sarsıldığını hissettim. 18 yaşımdaki en büyük korkum karşımdaydı. Bir anlığına da olsa duygularımı gizleyemedim. Sonra dedim ki kendime sen de polissin gerizekalı! Kendine gel.

“Kendi arabamla geleceğim.” dedim büyük bir rahatlıkla. Uğramak istemiyormuş gibi onayladı. Arkamı döndüm. Hepsinin rahatlığıma şaşırdığını görmek gülmeme neden oldu.

“İyi geceler.” dedim, Normal bir durumdaymışız gibi.

“Saçmalama Duru seninle geliyorum.” dedi Ata sinirle. Yüzümü buruşturdum.

“Yanımda sarhoş birini götürmeyeceğim, Arslan. Hem ifade verip çıkıcam beni içerde tutamazlar.” polisin gülümsemesini umursamadım. Arkamı dönüp korumalarımın büyük bir rahatlıkla durduğu arabaya bindim. Polis araçları eşliğinde yola çıktık. Ata’nın peşimden geleceğini biliyordum.

“Albert’e haber verin ama işler büyümedikçe karışmasın. Gelen polisler babama çalışıyor, isimlerini alın. 2 saat içinde çıkmazsam direkt olarak beni çıkarın ve tüm haberci kuşlardan kurtulun. Gittiğimiz karakolda tek bir rüşvetçi görmek istemiyorum.” hızla söylediğim Fransızca komutlarla başlarıyla onayladılar.

“Arabanın etrafına da bakın takip cihazı yerleştirmiş olabilirler. Bulursanız fark etmemiş gibi yapıp Albert’e söyleyin.” başlarıyla onayladıklarında duran arabadan indim. Polisler eşliğinde sorgu odasına alındım.

Odaya giren savcıyla saymayı bıraktım. 20 dakika geçmişti geleli. Beni süzdü önce sonra yerine oturdu.

“Dışarıda kıyameti koparan sevgilinin tersine fazla rahatsın.” dedi gevşek ağızlı. Onu tanımadığımı sanıyorsa yanılıyordu.
“Sıkıcısın savcı konuya gel.” dedim rahatlıkla. Duruşuma karşı kaşları çatılmıştı. Buraya sorguya değil gözlemlemeye gelmişti. Ben de ona umursamaz bir doktor rolü kesiyordum.

“Hastan seni yüzünden öldü.” aniden yüzüm soldu. Ne diyordu bu manyak!? “Tümörün olduğu halde yatığın ameliyattan sonra hastan uyanamadı. En son yaptığın açık kalp ameliyatından sonra hastan uyanamadı.”

“B-bu imkansız! Evet elim titredi ama ameliyat başarılı bir şekilde bitti.” halime güldü.

“Ne yazık ki öyle oldu” dedi gülerek.

MİLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin