Tek Gerçek

444 25 6
                                    

                   Bölüm 4: Tek Gerçek

Artık dönüşü olmayan o adımı atmıştım ve canımı o kumar masasına yatırmıştım. Sorun ise bu kumarın zaten hayatımın ta kendisi olmasıydı ve bu en korkutucu gerçekti.

Ben zaten ölmek üzere olan bedenim ile ölüme kafa tutuyordum ve bu tek gerçek sorundu.

Ben ölümle burun burunayken tanımadığım bir adama güvenmiştim ve bu tek gerçek kararımdı.

Ben sonunda ölüm olabilecek yolda koşuyordum ve bu tek gerçek bilmeceydi. 
Peki gerçek ben neredeydi? Bu ise tek merak edilendi.

Ama bilinmeyen şey, benim zaten kendi kedimi toprağın altına 10 yıl önce gömmemdi.

Şu an da tanımadığım adama güvenme kısmındaydım ama daha kararımın doğruluğunu bilmiyordum.

“Kabul edeceğini biliyordum.” derin bir nefes aldı. “İlk olarak burada çalışmaya devam edebilirsin ama sana her ihtiyacım olduğunda yanımda olman gerektiğini bilmelisin.”

“Bunu zaten biliyorum.” dedim, rahatlıkla. Başını anlayışla salladı.

“Öğrenmişsindir.” dedi, kısık sesle.

“Öğrenmedim ama öğrettiler.” sanki bunu söylerken boğazımda oluşan yumru hiç kaybolmayacakmış gibi hissettim.

Yutkunduğunu gördüm ve bu bana biraz da olsa güven verdi. Normal bir şeymiş gibi bahsetmiyor, dedi içimdeki o ses.

“Hasta sayın az olacak zaten yakında ameliyat yapmanda yasaklanacak.” dedi, üzüntülü bir sesle. Sana ve işine saygı duyuyor, dedi yine o ses.

“Senden tek bir isteğim var, Ata Arslan. O da çocuk katili bir adam getirme karşıma.” sesim titremişti adeta. Gözlerinin içi gülümsedi bu cümleyle, sanki benden bunu duymak istiyormuş gibi.

“Benim yanımda çocuklara zarar veren kimse olmaz, Duru, olamaz. İzin vermem.” başımla onayladım onu ve ayağa kalkıp elimi uzattım. Hiç tereddüt etmeden sıktı elimi ve ben sanki hayatımın en doğru kararıymış gibi çıktım odadan.
🩺

Gözlerimi uzun zaman sonra huzurla açmanın mutluluğuyla çıktım odamdan. Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladım. Mutfaktan gelen menemen kokusuyla adeta mutfağa uçtum. Alev yine döktürmüştü. Hızlıca oturdum sandalyeye, bugün enerjik hissediyordum. Saat sabahın 9’u ve pazar sabahıydı. Bu hiç hayır değildi ama takmadım.

“Niye bu kadar enerjiksin?” dedi, Alev otururken.

“Bilmiyorum.” Halime güldü ve kahvaltı etmeye başladık.

Mutfağı topluyorduk, doyurucu kahvaltı yüzünden biraz şişmiş hissetsem de hala enerji doluydum.

“Alev, dışarı çıkıp biraz gezsek mi?” O kadar hevesle söylemiştim ki kahkaha atarak kabul etti.

Hazırlanmıştım. Kahverengi dalgalı saçlarımı serbest bırakmış, siyaha çalan kahve gözlerimi ortaya çıkaracak şekilde makyaj yapmıştım. Beyaz askılı bir crop ve koyu gri mini şort giymiştim. Telefonumu ve ne kadar taşımak istemesem de siyah çantamı alıp odadan çıktım. Takvime baktığımda 24 temmuzu gösterdiğini görmek içimde buruk bir his oluşturdu.
🩺

Alev ile resmen bacaklarımızı hissetmeyecek kadar gezmiştik, ona bol bol hediye almıştım -alamayacağım zamanlar için- şimdi ise taksinin eve varmasını umuyorduk. Çalan telefonumla kendime gelmeye çalıştım. Ata arıyordu, onunla en son 3 gün önce teklifini kabul ettiğimde konuşmuştuk. Aramayı onayladım.

MİLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin