¹

2K 112 43
                                    

Tüm anormaller her zaman olduğu gibi yine okulda dolanıyordu. Bir gariplik yoktu merdivenden çıkanlar, koridorda yürüyenler ve otomatlardan içecek alanlar.

Çok klasik bir ortamdı.

Zil çaldığında tek tük dolu olan koridor dolmaya başlamıştı.

"Nasıl olduğu umurumda değil, ölü dillerin hepsi içimde kötü bir his bırakıyor." Elindeki kitabı kolunun arasına sıkıştırdı Hoseok.

"Aynen! Özellikle Bay Gustaría'nın tekrar edin demesi gibi. Gblağ, blağ, gha." Tırnaklarını çıkartarak biraz önce dersinden çıktığı öğretmenin taklidini yaptı Jimin.

"Bu sefer vurguları düzgün yaptın." Elinin tersiyle Jimin'in karnına yavaşça vurdu Hoseok.

Gülerek ilerleyen gençlerden birisi Dracula'nın torunu, vampir olan Jimin'di. Diğeri ise namı değer bataklık canavarının oğlu olan Hoseok'du.

Etrafta ilk önce tiz bir ses çıkmış sonrasında her bir hoparlörden müdire Bayan Mortimer'ın sesi duyulmuştu. 'Öğrencilerin dikkatine, yapılacak özel bir anons için lütfen herkesin korku tiyatro salonuna inmesi rica olunur.'

İlk önce ikili birbirine baktı. Diğer öğrencilerde şaşkın gibi görünüyorlardı. Tabii yüzlerini görebildikleri kadar. Mimiklerini oynatsalar bile Jimin zombi ve tek gözlü yeşil canavarın soyundan gelen öğrencilerin yüz ifadesini okuyamıyordu.

"Hadi ilk önce diğerlerini bulalım." Koridorun solundan dönmek için Hoseok'un sırtına elini bastırdı Jimin.

"Ah, aslında gerek yok. Seokjin ve Yoongi çoktan salona inmişler bile." Telefonunun ekranına düşen mesajları Jimin'in göz hizasına tuttu.

Onu anında onaylayan Jimin koridorun bir kaç dakika içerisinde boşalmasından sonra hızlı adımlarla tiyatro salonuna ilerlemek için var gücüyle itekledi arkadaşını.

Neredeyse üç kat inmişler, bodrum katında bulunan oldukça büyük salona girmişlerdi. Ortadan beşinci sıraya oturan arkadaşlarını gördüklerinde yanlarına oturdular.

Hala kapıdan giren değişik tipler vardı.

"Neden bahsedecekler acaba?" Seokjin yanına oturan Jimin'e yemesi için elinde tuttuğu jelibon paketinden uzattı.

"Evet, neler olup bitiyor?" Kendilerinden bir kaç sandalye uzakta oturan Yoongi soğuk içeceğini salladı. Yeti'nin oğlu Min Yoongi yetiştiği sert dağlardan ötürü aksanı da bir o kadar sert ve kayıktı.

"Ya dersi ektiğimiz sürece kimin umurunda?" İki koltuk geride oturan sınıf arkadaşlarından birisi ileri atılarak konuştu. Havalı gözlükleri olan çocuk başındaki yılanlarının sorun çıkartmaması için bir şapka takıyordu.

"Aslında," bir ses de en sağ köşeden gelmişti. "duyduğuma göre müthiş bir şey olacakmış." Hayalet kız bir değişim öğrencisiydi. Yavaş ama ince sesi içini titretmişti Jimin'in. Son günlerde fazla duyar olmuştu.

Seokjin yavaşça Jimin'in kulağına eğildi. Bir eliyle ağzının önünü kapatmıştı. "Madem bir şeyler biliyorsun meraklandırmak yerine söylesene." Fısıldayan arkadaşına karşı dudaklarını birbirine bastırarak güldü Jimin. "Onun bu huyundan nefret ediyorum gerçekten. Ah, bana bakın ben bir hayaletim, booo." Son cümlesinden sonra Jimin bir kahkaha atmıştı.

Diğerleri pek de oralı olmamışlardı. Onların kendi aralarında başka bir sohbet içerisinde olduklarını düşünüp konuşmaya devam etmişlerdi.

"Jin öyle söyleme." Jimin biraz daha eğilmişti Seokjin'e. "Ayrıca, sen de bir hayaletsin. Unuttun mu?" Ciddi bir ifade takındı Jimin.

İşte beklediği tepki şimdi gelmek üzereydi.

Bringhston ᛭ SchoolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin