21

492 57 32
                                    

"İki gündü ama nerden baksan iki ay geçti." Jimin yorgunca gülümsedi yanındaki bedene. 

Aynı şekilde onu onaylamıştı Jungkook. Ancak aksine, kendisine iki dakika gibi gelmişti. 

Yamaçtan inmesi için elini arkasındaki bedene uzatmıştı. Zorlanmasa da önüne uzatılan eli tutarak indi Jimin. 

Sabah erkenden yola çıkmışlar ve okula on kilometre kaldığında inerek bir taksi çağırmışlardı. Yurda en kısa yolan ilerleyerek ormana dalmışlardı hızla. Araba yolunu kullanarak okulun önüne kadar gitmeyi ikisi de istememişti. 

"Bu akşam hepimiz toplanmayı düşünüyoruz sende geliyor musun?" Önündeki ağaç kütüğünün üzerinden zıplamıştı Jimin.

"Bana kimse bir şey demedi o yüzden," Omuzlarını kaldırmıştı Jungkook. "yani gelmem."

"Öyleyse ben davet ediyorum." Yanındaki bedene dönerek yüz ifadesini ölçmeye çalışmıştı. Tebessüm ederek yürümeye devam ediyordu Jungkook. 

"Bugün biraz işim var belki daha sonra oturabiliriz." Yurdun yoluna yaklaştıklarına ikisinin de bedenine bir rahatlık girmişti. 

Anladığını göstermek için başını aşağı yukarı yavaşça salladı Jimin. Onu pek zorlamak istemiyordu. Zaten bir nevi naziklik için davet etmiş sayılırdı. 

*

Duyduğu karmaşık seslerden dolayı gözlerini açmıştı Jimin. Saatin kaç olduğunu bilmiyordu ancak oldukça fazla uyuduğuna emindi. 

Üzerindeki ağırlık yüzünden kaşlarını çatarak etrafı kontrol etmişti. 

"Uyan artık kokuşmuş moron!" Hoseok biraz daha ağırlığını vererek yatan bedenin karnına bastırmıştı. 

"Uyandım, uyandım. Ne var?" Sıkıntıyla nefesini vermişti. 

"Akşam oldu bile kaç saattir baygın gibi yatıyorsun. Bir kaç saat sonra hepimiz toplanacağız hazırlanmamız gerekli." 

Yatakta biraz diklenerek kabarık saçlarını eliyle biraz daha dağıttı. Odasına bakarken aynı bıraktığı gibi olduğunu görünce yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu. Jungkook yoktu, sıkıcı oda dizaynı ya da kurt feromonu. 

Kollarını açarak kısaca esnemişti. 

"Ben duştan çıkana kadar ramen hazırlasana kaç gündür katı gıda yemiyorum." Bacaklarını yataktan sarkıtarak üzerindeki tişörtü çıkartıp yere atmıştı. "Yumurtalar çok pişmiş olsun." 

Hoseok elinin altındaki yastıklardan birini banyoya girmek üzere olan sarışının kafasına fırlattı hızla. "Rica etmeyi öğren." 

Kahkaha atarak banyodan içeri girmişti Jimin. 

Derince bir nefes almıştı. Fayansların sade kokusunu dahi özlemişti. Suyu açarak sırasıyla tüm üstünü çıkartmıştı. Küvetin fazla lüks olmaması bile çok özeldi. Biraz bu durumu garipsemiş olsa da kendi evi gibisi kesinlikle yoktu. 

Üstelik Jungkook'suz bir gün geçirmeye delicesine hevesliydi. 

Yanında gezen somurtkan, ciddi ve espri yeteneği olmayan alfa yüzünden iki günde yüz yıl yaşlanmış hissediyordu. 

Evet kendisine sürekli gülüyor arada bir kahkahasına şahit oluyordu. Ancak bahsettiği kesinlikle bu değildi. Üstelik sürekli kendisine yaklaşıp karasız bıraktığı zamanlarda çoktu. Bunların olmaması içine bir su döküyordu. 

Soğuk su bedeninden akarken tüm içi ürpermiş, yenilenmiş gibi hissetmişti. İçeriden sızan kokuya bakılırsa arkadaşı ramen suyunu iki dakikada kaynatıyor, güçlerini kullanıyordu. Hafif yanık kokusundan bu anlaşılıyordu. 

Bringhston ᛭ SchoolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin