Soğuk suyun altında uykulu gözlerle mermeri izliyordu Jimin.
Maç uzun ve hareketli sürmüştü. Vücudu yorgun, ağrılı ancak aşırı uykulu hissediyordu. Belki vampir benliği bitkin düştüğündendi, bilmiyordu.
Soğuk su taneleri morarmış bacaklarından aşağı kayarken bir süre öylece baktı.
Arabaya biner binmez kısa sürede uyuya kalmıştı. Koç arabayı yavaşlattığında uyandığı gibi Jungkook'un koluna yaslanarak odasına çıkmışlardı. Aslında kendi odasında durmayı istese de erkek arkadaşı fiziksel olduğu gibi zihnen de dinlenmeye ihtiyacı olduğunu vurgulayıp kendi odasın sürüklemişti.
Derince bir iç çekerek dikkatini dağıttı vampir genç.
Yeterinde serinlemiş ve kandan temizlenmiş hissediyordu. Küvetin içinden çıkarak beyaz bornoza tamamen kurulandı. Altına ekoseli pijamalardan birini giyerken üzerine lacivert bir tişört giydi.
Islak saçları rahatsız edici değildi bu nedenle onlar kurulamamıştı.
Banyo kapısını açtığı an kanepede kendini bekleyen sevgilisine baktı uzunca. Jungkook yine doğru bilmişti. Zihne yorulduğunu şimdi fark etmişti Jimin... karşısındaki bedene bakıp içini huzur kapladığında.
Işığı kapatarak yavaş adımlarla ilerledi genç adam. Tüm ağırlığını önündeki adamın üzerine yığarak kollarını iki yanına sarmıştı.
Jungkook ise konuşmadan tebessüm etmişti. Boynuna değen soğuk ıslak saçlar fazla iç gıdıklayıcı olsa da üzerine yatan bedene asla hayır diyemezdi.
Biraz daha yana dönerek bir bacağını kanepeden sallandırdı. Artık minik dövüşçü daha rahat yatıyordu.
Bir eli nemli tişörtün üzerindeyken diğerini saçlara çıkarttı kurt adam. "Orada bir harikaydın."
Bir süre cevap vermedi Jimin. Düzenli kalp atışları daha da mayıştırmıştı bedenini. Başını yasladığı omuzdan diğer tarafa çevirerek, "Biliyorum." demişti kısaca.
Bu egoya karşı seslice iç geçirdi Jungkook. Tişört üzerindeki eli muhtemelen ağrıdan sızlayan sırtı usul usul okşuyordu. ""Hayır aslında çok berbattın."
Başını iki yana sallarken göğsünden hızla başını kaldırıp kendine sinirli bir şaşkınlıkla bakan yüzü süzdü. Dayanamamış hafifçe gülümsemişti.
Elini beyaz yanağa yerleştirirken baş parmağı patlayan dudağı okşamıştı. İleri uzanıp dudaklarını bastırdı Jungkook. Uzunca öperken aynı derinlikte iç çekmişti. "Dalga geçiyorum bebeğim. Öylesine güzel dövüştün ki tüm kalabalık sana tezahürat yaptı." Beyaz yanaktan yumuşak saçlar doğru çıkarttı elini. "Hatta biraz kıskanmış bile olabilirim." Hafifçe güldü.
Aynı şekilde Jimin'de gülümsedi.
Konuşmaya mecali yoktu bu nedenle o da uzanarak sevgilisinin boynundan soluklu bir öpücük almış, tekrar başını yumuşak göğse yaslamıştı.
Oldukça hafife aldığı bir okul yılı nasıl da son bulmak üzereydi ama...
Asla inanmak istemiyordu ancak bu yurtta Jungkook ile yaşadıkları her anın son bulmasına son bir dönemleri kalmıştı.
Daha ilk aylardan yaşadıkları her şeyi dün gibi hatırlıyordu Jimin.
Arkadaşıyla bir dersten çıkmışlardı ve acil olarak konferans salonuna inmişlerdi. Asıl ırkçı söylemlerine orada bile devam etmişti fakat iki gün sonra kurtlara ders vermek için müdire onu seçmişti. Ne kaderdi ama! Tabii, o zaman için...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bringhston ᛭ School
Teen FictionBirden okulu genişletme kararı alan okul komitesi, davet ettiği öğrenciler konusunda oldukça büyük bir mutluluk içerisindelerdi. Kurt adam ve vampirleri aynı çatı altına sokarak hepsinin iyi kaynaşacağını düşünmüşlerdi. Tek amaçları öğrencileri mono...