Jimin oldukça heyecanlıydı. Kesinlikle yerinde duramıyor, sürekli gülüyor ve etrafta koşuşturuyordu.
Arkadaşları ise kendisine gülerek bakıyorlardı.
Koskoca spor salonu kendilerine kalmıştı. Bu akşam yarasa uçuşu yapmayı düşünüyor ve Bayan Mortimer dünkü halsizliğinden ötürü öğün olarak kan içmesine izin vermişti.
Şu an kendisinden daha mutlu birisi yoktu.
"Jimin!" Hoseok koşarak duvarda yürüyen ardından tavanda ters şekilde dimdik duran arkadaşına seslendi. Her ne kadar moralini bozmak istemese de koçtan önce kendisi sormalıydı.
Jimin geleceğini göstererek başını salladı. Tavanda yürürken bedeninden sıyrılan tişörtü rahatsız ettiği için üzerinden çıkartıp yere atmıştı.
Salon biraz önce temizlenmişti. Üstelik dışarıda giyilmemiş spor ayakkabı ile içeri girmek şarttı. Bu nedenle oldukça rahat davranabilirdi.
Tamamı cam olan duvara dönerek üzerini süzdü. Siyah şortu ve beyaz kaslı vücuduna bayılıyordu. Oldukça çekici olduğunu itiraf etmeliydi.
Tam arkasını dönüp arkadaşlarına ilerleyeceği sıra açık olan kapıdan bir kaç kişi daha girmişti. Onları umursamadan yürüdü Jimin. Kendisine şaşkınca baktıklarına çok emindi ve bu mutlu ediyordu kendini.
"Efendim yeşilim. Söyle parlak çamurum seni dinliyorum." Elinin değmeyeceğini bilse de aşağı doğru sarkıtarak Hoseok'un saçına dokunmaya çalışmıştı.
"Duyamadım," Elindeki su şişesinin ağzını açarak suyun yarısını havaya fırlatmış, şişeyi de avucu arasında sıkmıştı Hoseok. "aşağıdan konuş."
Diğerleri gülerken az önce giren bir kaç kişi de bu durumu komik bulmuş kahkaha atmıştı.
Yüzüne gelen su yüzünden dengesini kaybetmişti Jimin. Ellerini yüzüne tutarken ayaklarını kaldırmıştı bilinçsizce. Tavandan yeri boylarken sırtını ve kalçasını yere vurmuştu. Etrafta tok bir ses yankılanırken aynı anda bağırmıştı.
Sızlana sızlana yerde dönerek ayağa kalktı Jimin. Sesi acılı ve ağlamaklı arasıydı, "Seni piç kurusu buraya gel!" Bir elini belini koyarken deli gibi koşan Hoseok'a yavaşça yetişmeye çalışmıştı ancak çok kısa sonra durmuştu.
"Belimi kırabilirdim." Parmağını uzatarak salonun ortasında dikilen çocuğa bağırdı. Başı da sızlıyordu ancak alıştığı bir durumdu.
"Geri iyileşiyorlar nasıl olsa." Kıkırdayarak omuzlarını kaldırdı Hoseok. Arkadaşının yanına yürürken artık kendisini kovalamayacağına emindi.
"Ben seni nefes alabiliyorsun diye çamurda boğuyor muyum?"
"Jimin beni çamurda boğamazsın. Oksijen seni boğabilir mi? Bu çok saçma!" Ellerini savurarak havayı gösterdi.
"Deneyelim mi?" Gülerek yanında yürüyen arkadaşının omuzuna bir elini koydu Jimin. Yüksek bir hızda zıplarken yürüyen arkadaşının omuzlarına oturmuştu. İki eliyle Hoseok'un kafasını tuttu. "İleri oshima!"
Yaptığı her hareket arkadaşlarını güldürüyordu.
"Koç ile konuştun mu?"
"Hayır. Aslında köşe bucak ondan kaçıyorum. Etrafınıza bir bakın kuralına göre dövüşen ve her şeye tamam diyen tek öğrencisi benim. İstemese dahi beni yine çağıracak." Böbürlenerek eliyle etrafını göstermişti.
"Bu yıl pek emin değilim." Yoongi kollarını önünde bağlayarak baktığı yeri başıyla işaret etmişti. "Onlara bir bakın."
Üçü de arkasını dönerek spor yapan bir kaç adama baktı. Kurt adama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bringhston ᛭ School
Teen FictionBirden okulu genişletme kararı alan okul komitesi, davet ettiği öğrenciler konusunda oldukça büyük bir mutluluk içerisindelerdi. Kurt adam ve vampirleri aynı çatı altına sokarak hepsinin iyi kaynaşacağını düşünmüşlerdi. Tek amaçları öğrencileri mono...