27

465 51 43
                                    

Bir gürültü koptu koskoca arazide .

Çakan şimşek öylesine gürültülüydü ki camların titrediğini hissetti Jimin. Uykusundan uyandığında yine akşam saatleri zannediyordu. Ancak en son Jungkook'u beklerken uykuya dalmış ertesi sabaha kadar uyanmamıştı. 

Bunu duvarda asılı olan saatten daha net anlayabiliyordu. 

Çok erken olmasına rağmen hava geceyi andırıyor, gri bulut gölgeleri odasının aydınlanmasını engelliyordu. 

Yağmur şiddetle yağıyor açık olan pencereden içeri giriyordu. Gece boyu yağdığını düşünüyordu Jimin. Apar topar pencereyi kapatırken cam önüne biriken sulara basmıştı. 

Daha yeni uyanmışken kötü bir başlangıç yapmıştı. 

Derince bir iç çekti. Telefonunu dün almadığı için hala diğer yurttaydı. Üzerini değiştirerek daha kalın giysiler giymek için dolabını açtı. Beyaz bir kapüşonlu ve kırmızı eşofman giyerek beyaz yün çorap giydi. Bir süredir kan içmiyordu. İnsancıl yaşamaya başlangıç bugünden itibaren geçerli sayıyordu. 

Aklı bomboş bir  şekilde kazağın şapkasını örterek banyoya ilerlemişti. Yüzünü yıkamış, dişlerini fırçalamıştı. 

Boş bakışlarla tekrar yatağına ilerleyip oturduğunda etrafta gezdirdi bakışlarını. Toplu ama paspal görüntülü odasına su birikintisi de eklenmişti. Zaten son günlerde ne düzgün gidiyordu ki? Okula nakil öğrenciler gelmiş onlarla uğraşmıştı. Bir nakil öğrenciyle arası bozulmuş bazen iyi olmuştu. Üstelik o öğrenciyi Jimin kendi isteğiyle evine kadar takip etmiş, kurt olduğunu söyleyerek bir kaç gün aile fertleri ile aynı evde yemek yemişti! Yaralanmış, bir insana kimliklerini açık etmeleri yetmiyormuş gibi müdireye yalan söylemişlerdi. Bir de Taehyung vardı tabii. 

Jimin en son ki kavgalarından sonra onu görmemişti. Ya da dikkat etmemişti. O vampire başta sempati duyuyor olsa da kendisini kurtların arasında bıraktığı için kazıklanmış hissetmişti. 

Bir iki ay içerisinde ne çok şey yaşamıştı!

Bu kadar şey olmasına rağmen o kurt adamın omuzunda ağlamış, beraber uyumuş ve öpüşmüştü. Jimin'in kitabına göre şu an sevgili sayılıyorlardı. Ancak bundan emin miydi? Kesinlikle bilmiyordu. 

Sanki öylesine bir günde Jungkook'a inanılmaz bir sempati duyarak yakın olmak istemişti ve olmuştu.

Zihni yorgundu. 

Ellerini yüzüne kapatırken parmakları şapkadan içeri sarı saçlara ilerlemiş, sinirle dağıtmıştı. 

Bir şeyleri kesinleştirmesi ve yoluna koyması gerekiyordu. Bedenine hücum eden cesaret ile odasının anahtarını masadan alarak crocs terlikleri giydi hızla. Yurdun ikinci katına merdiven kullanmadan inmiş, boş koridorda gürültü yapmıştı. 

Koridorun sonuna doğru ilerledi Jimin. Derin bir nefes alırken kapıya yaslanmış, işaret parmağının tersiyle bir kaç kez tıklatmıştı.

Yavaş yavaş adım sesleri yaklaşırken rahat görüntüsünden ödün vermiyordu. İçi ise çamura batmak üzere olan bir serçe gibi çırpınıyordu. 

Kapı aralandığında görmek istediği beden tam karşısına dikilmiş, kendisini süzmüştü. 

Bir süre bakışmışlardı sadece. Bir sohbet kurmadan kapıyı biraz daha açarak arkasını dönerek odasına girdi Jungkook. 

Bunun 'gir' demek olduğunu varsaydı Jimin. Onun arkasından odasına girerken kapıyı arkasından kapatmıştı.

Kendi odasına nazaran alfanın odası daha bir hoştu. Siyah kalın perdeler yere kadar uzanıyor ve kapalıydı. Sarı uzun iki abajur yanıyor ortamın huzurunu arttırıyordu. Üstelik oldukça temiz ve düzenliydi her şey. 

Bringhston ᛭ SchoolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin