Elindeki buzlu limonatayı usulca içiyordu Jimin.
Masumca ayakta kavga eden arkadaşlarını izliyor arasa sırada karşısında kollarını bağlamış oturan adamı izliyordu.
"Her zaman aynı şeyi yapıyorsun!" Hoseok karşısında bir hyungu olduğunu unutmuş gibiydi.
Bağırıyor ve oldukça sinirli hareket ediyordu.
"Yine de bana söylemeliydin! Bir yere gitmek istiyorsan seni ben götürebilirim tamam mı? Saçma insanlarla vakit kaybetme!" Çatık kaşları ile elini savurarak etraftaki dükkanları işaret etmişti Yoongi.
"Gerçekten bunun için mi insanlarla buluştuğumu zannediyorsun!" Derince nefes vererek bakışlarını gök yüzüne çıkartmıştı.
Kendi kendine içinden sakin olmasını söylüyordu Hoseok.
"Bilmiyorum!" Yoongi'nin yükselen sesi yüzünden bir adım gerilmişti Hoseok.
Bunu beklemediği için elindeki limonatayı avuçları arasında sıkmıştı Jimin. Bakışları karşısındaki bedenden ayrılıp ayakta dikilen arkadaşına dönmüştü.
"Bildiğim tek şey böyle şeyler yaşamak istiyorsan neden beni reddettiğin!" Aynı sert tonunda bağırmıştı. Gözleri sinirden kanlanmış, çenesini sıkı sıkıya germişti.
Birkaç saniye kimse konuşmamıştı.
Hoseok yumruklarını sıkıyor, birbirine bastırdığı dişleri arasından sertçe nefes alıyordu.
Jungkook yavaşça ayaklandığında Jimin'in odak noktası değişmişti. Oldukça şaşkın bir ifade ile bakarken etrafta yükselen ses yüzünden yerinde küçülmüş hissediyordu.
"Sanırım bizim buradan gitme vaktimiz geldi." Jimin'in kolundan tutarak yavaşça ayağa kaldırmıştı Jungkook.
Onu acele acele yürütürken iki beden hala birbirine sinirle bakıyordu.
Kısa bir süre Yoongi ile gözleri kesişmişti Jungkook'un. Jimin'i götürmesine izin verdiğini göstermek için başını hafifçe yana eğmişti.
"Şimdi de ben mi yargılanacağım yoksa? Hadi canım! Bu hakkı nereden buluyorsun?" Jimin sırtından ittiren beden yüzünden arkasını dönüp arkadaşlarına bakamıyordu.
Avucunda hala sıkı sıkıya tuttuğu limonatasını sol eline alarak dökülmesine engel olmuştu.
"Evet yargılayacağım. Beni davet edip başka bir yere nasıl gidebilirsin? Düşündüğümden daha terbiye yoksunusun." Başını iki yana sallayarak boş bir sokağa dönmüşlerdi.
"Buna yine de hakkın olmuyor ki! Bana gelemeyeceğim dedin. Yani yine ben haklıyım." Gururla gülümseyerek kendisini ittirmeye bırakıp yanına geçene bedene dönmüştü.
"Sen her dediğime inanıyor musun?"
"Yalancı olduğunu kabul mü ediyorsun?"
"Sanırım," Bakışlarını yukarı kaldırıp dudaklarını birbirine bastırdı Jungkook. "evet diyebilirim ve bu işime de gelir."
Kısaca kahkaha atmıştı Jimin. "Çok yüzsüzsün."
"Duymak istediğin yalanları tahmin edebiliyorum ve emin ol Park Jimin bende o yalanları söylemek için can atıyorum." Yola dümdüz bakarak ellerini cebine koydu Jungkook.
Net görmese de Jimin'in solan yüzüyle kendisine baktığını seçebiliyordu.
"Yalanları sevmem Jeon." Düşen yüzü ile tekrar elindeki limonataya indirdi bakışlarını. Pipeti ağzına alıp dişleriyle ısırmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bringhston ᛭ School
Teen FictionBirden okulu genişletme kararı alan okul komitesi, davet ettiği öğrenciler konusunda oldukça büyük bir mutluluk içerisindelerdi. Kurt adam ve vampirleri aynı çatı altına sokarak hepsinin iyi kaynaşacağını düşünmüşlerdi. Tek amaçları öğrencileri mono...