23

451 53 47
                                    

"Ve bunlar olurken gerçekten çocuğa güzel bir dayak mı attın!?" Ellerini belinin iki yanına koyarken derince nefes aldı Hoseok. "Eğer kafana bir şey takıldıysa bunu ona direkt söylemeliydin! Çoğu kez sana kendini belli etti ama kaçtın mı? O zaman bu senin sorunun olur." Sinirle burun kemerini sıkmıştı.

"Ben böyle olacağını bilemezdim, yani onun gururunu kıracağımı-"

"Saçma egon yüzünden önünü göremiyorsun! Başta kurt adam nefretin şimdi de kaba hareketlerin! Ciddiyim ne zaman düzeleceksin?" Sinirle sarışın kafaya bir tane vurmuştu. "Gerçekten Jungkook'un istese seni eline alamayacağını mı zannediyorsun? Sana naif davranıyor diye onu o kadar küçük görüyorsun ki bazen üzülüyorum. Bir cevap mi istiyorsun? Pekala sana gözlemimi söyleyeyim. Reddetsen de onunla konuşurken çocuğun resmen dibine düşüyorsun, yetmezmiş gibi elin ayağına dolanıyor ve kızarıyorsun! Bunları konuşmak yerine kırgın bir gecenin ardından ringde ona vahşice saldırdın! Ne aptalsın ama!" Bağırışı arasında arada bir elini savuruyor masaya vuruyordu Hoseok.

Jimin ise yerinde küçülmüş dinliyordu sadece.

Sakinleşmek için derince nefes alıp bakışlarını kaçırmıştı. Ardından hala siyah olan saçlarını elleri arasına alıp çekiştirdi Hoseok.

"Bunlar sanırım sadece bana değildi." Buruk bir tebessüm ederek elini arkadaşına uzattı Jimin.

Parmak uçları ile onun eline dokunduğunda yüzüne bakmak için başını eğmişti.

"Biraz sana, biraz banaydı." Rahatlamış bir nefes vererek olabildiğince gülümsemeye çalışmıştı.

"Fakat," Dudaklarını ıslatarak başını kaldırdı. "onun gururunu gerçekten kırmış olmalısın. Muhtemelen seninle düzgün bir konuşmayı bekliyordu ve bunu hak ediyor.

"Şu an bu önemli değil siz ne yaptınız? Yani Yoongi hyungla, çünkü şey, " Bakışlarını kaçırdı Jimin. "pek normal görünmüyordunuz ve ortada bir şeyler olduğu oldukça açık, yani," Yutkunmuştu dişlerini sıkarak.

Demeye dili varmasa da aralarında bir şey olduğu açıktı.

"Biraz kavga ettik ve üzerine gittim. Sana burada kızıyor olsam da senden daha gurur kırıcı davrandım. Sonra onu orada bıraktım ve geldim iki gündür de bir iletişimimiz olmadı." Ardından bir iç çekmişti. Her şeyi anlatmak istese de en kısa bu şekilde yapabilirdi.

Masada duran telefon titrediğinde ikisinin de bakışı oraya dönmüştü.

"Sen beni boş ver antrenmanına git. Hem öğleden sonra okul süslemeleri olacak orada buluşuruz." Tebessüm ederek gülümsemiş bir elini Jimin'in omuzuna yerleştirerek hafifçe sıkmıştı Hoseok.

Sabahın erken saatleriydi.

Koşuya gitmeden önce duyduğu seslerden ötürü hala uyanık olan arkadaşının kapısını çalmıştı Jimin. Yirmi dakika kadar oturmuşlar ve yaşananları bir bir anlatmıştı.

Şimdi ise hızlı adımlarla okulun önüne doğru ilerliyordu.

Jungkook'a bir özür borçlu olduğunu düşünüyordu. Ancak ondan özür dilemek istemiyordu. Bir nevi kuru bir özürle düzeleceğini zannetmiyordu.

Ancak ne yapabilirdi ki?

Öğrenci topluluğuna doğru ilerlemeye devam etti Jimin. Yanında çantası yoktu klasik bir kombin ile koşuya çıkmışlardı. Sabah antrenmanı bittiğinde Hoseok'un uyuyacağını tahmin ediyordu.

Kendisinden küçüklerin başına geldiğinde onların eğilmesini kabul ederek çevresine bakındı biraz.

Ancak Jungkook'u ya da başka kurt adamları etrafta göremiyordu.

Bringhston ᛭ SchoolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin