28

336 42 2
                                    

Zaman oldukça yavaş akıyor, kalabalık alanda her saniye bir dakika gibi geliyordu sarışına.

Sabah ısrarla çalan telefon üzerine gözlerini zor açmıştı. Vampir olmasına rağmen uykusu bir hayli derindi zira telefonu da Jungkook açmış, kendisini sonradan uyandırmıştı. 

Koç güneş doğar doğmaz aradığı için şaşkın olsa da daha sonra duydukları ile uykusu saniyesiyle dağılmıştı Jimin'in. 

Bir maçı vardı.

Bunda şaşırılacak bir şey yoktu ancak sabahın köründe öğrenmesine şaşırmıştı. Koç beş dakikaya yurt önünde olacağını ve çantasını hazırlamasını istemişti. Bir süre kulağındaki telefonu tutarak öylece dağınık etrafı süzmüştü. 

Telefonun kapanma sesini duyduğunda bile birkaç saniye boşluğu süzmüştü. 

Bilincini ikinci kez açan yine Jungkook olmuştu. 

Sonrası ise oldukça hızlı akmıştı. Jimin ilk önce çıplak bedeni üzerine hırkasını geçirerek odadan çıkarak bir üst kata, kendi odasına koşmuştu. Her ne kadar tüm dağınıklığı Jungkook'a yüklediği için kötü hissetse de endişelenmesi gereken daha mühim şeyler vardı. 

Bacaklarından başlayıp boynuna kadar uzanan kızarıklar, üzerine sinmiş buram buram kurt feromonu, hazır olmayan çantası ve dağınık halinden kurtulması için alması gereken duş...

Kimseden utandığı yoktu bu nedenle iki dakikalık duşa girmişti ki suyun derecesi fark etmediğinden daha hızlı bitmişti. Islak saçları da önemli değildi bu yüzden beyaz kapüşonlu siyah düz eşofman işini görürdü. Yüksek hızla çantasına gerekli malzemeleri doldurmuş dışarıdan gelen korna sesi üzerine penceresini açarak aşağı atlamıştı. Öylesine hızlı davranmıştı ki sürekli bir yerlerini vurup durmuştu.

Hızlı geçen yolculuk sayesinde ise koskoca stadyuma varmışlardı.

Saatler geçmesine rağmen hala kalabalık olan salon hararetli dövüşler için sayısını arttırıyordu. 

Kucağındaki çantasını biraz daha sıkarak derince nefes aldı Jimin. 

İki saat göz açıp kapayıncaya kadar geçmişti ancak stadyumdaki beş saat yıl kadardı. Geçen onca dakikalara rağmen midesinde yuvarlanan heyecan dalgası sürekli büyüyordu. 

Kendisini garipçe süzen insanlar özgüvenini düşürüyordu. 

Tabii gücü yerinde olsaydı böyle olmazdı ancak koçun sözünü gerçekten dinleyerek adil bir dövüş için uzun zamandır kan takviyesi almamıştı. Haliyle insanüstü hücreleri bedenini yenileyemiyor, kalbi yavaşlıyor beraberinde tansiyon vücut ısısı sorunları getiriyordu. Ancak dayanabileceğinden emindi Jimin.

İnsan kokusuna son zamanlar daha bir alışır hale gelmişti. Üstelik aç olmasına rağmen etrafından yürüyen insanlara açlık hissetmiyordu. Aklında tek kurt adamın damarları, yumuşak dokusu dolanıyordu. 

Bir zil sesi daha düşünceleri arasından daldığı noktayı görmesini sağlamıştı. 

Utançla bakışlarını ringe çevirdi Jimin. Dakikalardır karşı tribünde oturan gence baktığını yeni fark etmişti. 

Koca göbekli adam nerede asla bilmiyordu. Kendisini buraya bırakmış ve ortadan kaybolmuştu. Karşısında rakipleri oturuyor, arada gövde gösterisi yapan iri yarı kaslı tipler kendisini süzüyor, o ise kucağında çantasıyla bakınıyordu. 

Az önce baktığı yere istemsizce bir iki kez daha baktı Jimin. Bir his kendini oraya çekiyordu. 

Korkak bir görüntü göstermemek adına bir dizini bacağının üzerine atarak kırmızı plastik tribünde geriye yaslandı vampir. Çantasını yanındaki koltuk üzerine bırakırken derin bir nefes aldı. Bu sefer kırmızı irisler bile isteye karşı tribüne bakıyordu. 

Bringhston ᛭ SchoolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin