🌼 13

15.7K 1.1K 181
                                    

Keyiflice okumalar

80 oy, 80 yorum

📍

"Kuzum çok yoruldun güzel oğlum, dinlen az." Sabahtan beri dip köşe temizlik yapan oğlana seslendi Hafza hanım. "Şurayı da bitireyim, hemen geliyom ana." Alnında terler boncuk boncuk olurken hiç de yorulmuş hissetmiyordu.

Tarlada yaptığı işe nazaran, bu çok kolay bir işti Celal'e göre. "Bebeğim benim incecik kollarınla iş yapıyom diye uğraşıyon, ne gerek var? Aman otur."

Ablasından dün akşama doğru dönmüş, 4 gündür yalnız bıraktığı ikilinin aralarının gayet iyi oluşundan da beraber olduklarını anlamıştı Hafza hanım.

Çok mutluydu, hem ölse de ardından tek başına oğlunu bırakmayacağı için hem de kalbi de yüzü de birbirinden güzel olan bir damadı olduğu için.

Celal ise evliliğe alışma sürecini atlatamamıştı daha, bu sabah kocasını işine göndermiş gerçekten eşmiş gibi uğurlamıştı adamı.

Yanağından da minicik öpmeyi unutmamıştı elbet.

Yüreği dört gündür kendisine prensmiş gibi davranan adama nasıl yıllarca dayanacaktı bilmiyordu, üstelik kayınvalidesi de şeker gibi bir kadınken çok büyük bir sevap işlemiş olmalıydı.

Allah ona öyle güzel bir yuva vermişti ki ne kadar şükür namazı kılsa azdı.

Aklına takılan soruyu sormak için Hafza hanımın yanına oturdu Celal, zaten işi de bitmişti. "Mahir... Neler sever ana? Ne isterse yapayım ben ona." Ensesine kadar kızarmıştı şuncacık kelimeler dökülürken ağzından.

"Ah benim güzel yavrum... Her şeyi sever Mahir'im, hiçbi şey ayırt etmez, her yemeği yer." Tamam da Celal bunu merak etmiyordu ki... O zaten sevdiği sevmediği her yemeği anlatmıştı ona.

"Şey... Öyle değil de ana... Şey işte." Anlamıştı Hafza hanım, gür bir kahkaha attı. "Ah güzel oğlum benim, o seni olduğun gibi beğenmiş zaten, hiçbi şey yapmana gerek yok ki senin."

Ve ekledi kadın.

"Hatta belli yüzünden biliyon mu? Neşe gelmiş oğlumun yüzüne, bahar açtırmışın." Celal gülümsedi, içi hoplamıştı birden, hoşlandığı, sevdiği adamın hayatında bir yere sahip olmak ne de güzel bir hismiş.

"Sağ ol Hafza ana, sağ olasın." Mahçup olmuştu, böyle bir soru elbette anaya sorulmazdı fakat cahildi Celal, anası hiçbir şey öğretmemişti ki bunca zaman.

"Ne demek o yavrum benim, ben senin ananım, her şeyi öğretirim sana." Celal minnetle baktı kadına, yanaşarak sarıldı sıkıca. "Sağ ol... Ben hakkını ödeyemem, aldın beni o evden." Kurtardın...

"Oyy kuzum benim, nasipten öte yol yok derler, sen bizim nasibimizsin." Öyle ya bunca zamandır evlerine gelen ve ailesi olan tek kişiydi Celal, elbet özeldi Hafza hanım ve Mahir için.

Celal biraz daha oturdu anasının dizinin dibinde, ardından bu sefer de yemek yapmak için kalktı yerinden, Mahir akşama doğru gelirdi hemencecik.

†††††

"Tazecik evli adama çimento taşıtıyon ustam la, ayıp." Nazım elinde küreğiyle çakıl elemiyormuş gibi bulaşıyordu Mahir'e. "Kendine bak Ankaralı, uğraşma benlen."

Nazım güldü, evlilik iyi mi gelmişti ne, Mahir şakalara karşılık verir olmuştu. "Yaramış evlilik hocam, kendine gelmişin." Mahir çimento torbasını tam Nazım'ın ayağının dibine attı. "Yavaş la yavaş, hızını alsın eniştem, olmaz böyle."

Kaşındıkça kaşınıyordu Nazım, ayarını bozuyordu Mahir'in. "Nazım... Rahat dur kardeşim, rahat." Usta üst katın betonu için tahta çiviliyordu, ikiliye dik dik baktı. "Ben rahatım zaten hocam, hani sen de rahat ol biraz. Ustam sen de ne kem gözle bakıyon."

Zekeriya elindeki küreği düşürdü kahkaha atarken, artık Nazım'ın laflarına dayanamıyordu. "Sus Allah aşkına Nazım, sen de gülme Zekeriya. İşinizi bitirin len!" Usta hepsine bağırıp işlerine döndürmüş, akşama kadar ırgat gibi çalıştırmıştı.

Gün karanlıkla buluşurken yola koyuldu Mahir, bu sefer evine bir heyecan, bir huzurla yol alıyordu. Ellerindeki çimento ve yara izleriyle yol üstünde gördüğü çiçekten aldı bir kaç dal aldı ve kokladı.

Celal'e yarışır güzellikte kokuyordu, gülümseyerek yoluna devam etti. Kendisini böyle pisken görüp de buna rağmen ne tepki verecekti merak ediyordu Mahir, neticede bir ömür boyu böyle bir yaşamları olacaktı.

Evine az bir yol kalmışken komşusunu gördü genç adam, selam vermek için durdu. "Selamün aleyküm emmi, nasılsın?" Amca doğrularak baktı Mahir'e, gülümsedi. "Eyiyim oğul, sen nassın?"

"İyiyim emmi, yardım lazım mı?" Yaşlı adam gülümsedi. "Yok yavrum, hele senin kocan vaya hanik, bize bi tabak börek getirdi. Bi yedik bi yedik oğul, ah bi güzeldi." Mahir'in yüzünde hoş bir gülümseme belirdi, kalbi o kadar güzeldi ki oğlanın her yere parmağı değiyor, değdiği her yerde çiçek açıyordu.

"Afiyet olsun emmi." Hoşnutlarını belli ederek teşekkür ettiler Mahir'e, amca ve teyze. Mahir ise biraz daha sohbet edip evine gitmek için yürümeye devam etti, bacağına rağmen hızlandı.

Kapıya geldiğinde onu daha elini kaldırıp kapıya vurmadan açıldı kapı, Celal heyecanla bakıyordu Mahir'e. "Hoşgeldin!"

"Hoşbuldum."

"Hadi yıka elini yüzünü, yemeği hazır ettim ben." Başını salladı Mahir, Celal öylece yüzüne bakmış, üstünü başını ve kirliliğini önemsememişti. Tam içeri girip banyoya ilerliyordu ki Celal ona seslendi.

"Mahir! Hiii ben seni öpmedim! Of gel hemen." Kendi kendine aldığı radikal kararlardan biriydi sadece bu. Kocasını sabah ve akşam eve gelirken ve evden çıkarken öpecek, sarılacaktı.

"Ne?" Şaşırdı Mahir, bu beklenmedikti.

"Ya gelsene Mahir." Nazlı nazlı yanına çağırmıştı istemsiz, bu ses tonu ve cilve onun için bile fazlaydı. "Geldim."

Genç adam saf saf geldi Celal'in yanına, yanağını oğlana uzatmış, öpmesine müsade etmişti."Hah şimdi hoşgeldin."

"Hoşbuldum... Galiba."

📍

Mahire şok yükleniyor....

Bölüm nasıldı?

Sizi seviyorum ♥️🌼

Yılgın (Bxİntersex)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin