9. Bölüm - Lavanta Sözü -

9 4 0
                                    

Onun, beni o AVM'de yalnız başıma terk etmesinin üzerinden bir hafta geçti. Koskoca bir hafta. Peki ya o, neredeydi bu zaman diliminde? Beni unutmuş mudur? Sanmıyorum.

Bir hafta boyunca okula bir kez bile gelmedi. Bende, o gittikten iki gün sonra bir kuaföre uğradım ve orantısız kesilen saçlarımı düzelttirdim. Saçlarım, eskisinden daha güzeldi sanki, artık parlıyorlardı.

Bir hafta sonra onu gördüm. Bizim üçüncü ve dördüncü saatimiz beden dersiydi ve o, görsel hocasından izin alıp bizimle beden dersi görüyor. Beden, görsel gibi dersler Lise 1'den sonra zorunlu olmadığı için hocadan izin alması zor olmasa gerekti.

Beden Eğitimi hocası hepimizi sıraya dizdikten sonra bize komutlar vermeye başladı.

"Sola... Dön!"

"İkili sıra olun!"

Ayrıca, bizi azarlamayıda unutmuyordu.

"Ortaokulda, öğretmeniniz sizlere öğretmedi mi?"

Bize, hakaret etmeyi de unutmazdı.

"Engelli gibi ne duruyorsunuz orada?"

Bizim, beden hocalarımız üç taneydi. İkisi, genellikle bizlerden nefret eden tipten olurlardı, diğeri ise orta, ne iyi, ne kötü.

"Patates püreleri!" Gibi şeyler söylemeden duramazlardı.

Açık konuşmak gerekirse, onlarda tam bir pandaydı! Evet, onları en iyi tanımlayacak kelime bu: panda. Bu adamlardan olsa olsa panda olurdu.

Biz, ingilizce dersindeyken bir tane pandanın adı, bizim asabi beden hocasının adıydı. O günden bu güne kadar ona panda diyorum, hem de orjinal panda. Ama benim için sadece o değil, diğer ikiside panda oluyor.

Diğer asabi panda da bize "Mal deyneği," Demişti hiç unutamıyorum. "En azından, mal deyneği bir işe yarıyor sizin aksinize." Demişti. O günden bu güne kadar onun adı hem panda oldu, hem de mal deyneği.

Diğeri ise tatlı panda. Okulumuza sonradan geldi ama çoğumuz onu çok sevdik. Diğer ikisinin aksine bize gayet iyi davranıyordu.

Orjinal panda dediğim adam, bizimle alay etmeye başlamıştı. Bir de bu adamın giyimi çok değişikti, diğer erkekler gibi giyinmiyordu, her gün kendine bir renk seçer ve ayakkabısına kadar o renk giyinirdi.

Bugün de güneş gözlüğünü geçirmiş, bizimle alay ediyordu. Ayrıca, bizim beden derslerimizin bir kuralı vardı: kışın mont giymemiz yasaktı. Hocalar bizi dondurmaktan öldürürlerdi fakat asla mont giymemize izin vermezlerdi.

Eğer, o beden hocalarından birisi bizim katta nöbetçiyse, birimiz teneffüs bittikten sonra kapıdan dışarıya bakalım anında beden dersine 2 hafta girmeme cezası alırdık sınıfça.

Bu adamların üçüde despottu.

En nihayetinde, bizi serbest bıraktıkları zaman yerimde öylece durdum, her zaman yaptığım gibi.

Diğer kızlar, voleybol oynarlardı fakat beni asla çağırmazlardı.

Bazı kızlar, basketbol oynardı, bazı kızlar ise erkeklerle birlikte iddiaya girip basketbol maçı yaparlardı fakat hiç birisi beni çağırmazdı.

"Ne düşünüyorsun?" Diye bir ses işittim solumdan. Aniden başımı, sesin geldiği yere doğru çevirince, gördüğüm şeyden dolayı kaskatı kesildim.

Berk buradaydı, yanımda...

"Seni, korkuttuysam özür dilerim." Dedi mahcup bir ifadeyle.

"S-sen..." Dedim sesimin titremesine engel olamadan. "Dünkü yaşanılanlar için özür dilerim, Nisa." Dedi üzgün bir ifadeyle.

LavantaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin