Son 5 gün...
Bizler, dünyadaki savaştan galip gelmek için yaratılmış piyonlarız. Bizler sadece bir piyondan ibaretiz ve hiçbirimiz şah değiliz.
Benim hikayemde böyleydi işte; birileri yaşar ve günün birinde ortadan kaybolurlardı ama ben nereye gittiklerini hiç bilmezdim. Onları hep ölü olarak bilirdim, ta ki o gün gelene dek. Şimdi ise mutluyum, yanımda kahramanım var. Bir prenses her zaman beyaz atlı prensini beklemezdi veya beyaz atlı prens hiç bir zaman vâr olmazdı. Benim hikayemde de beyaz atlı prens yoktu, kahramanım vardı, Berk'im vardı...
"Gel, günlerimizi dolu dolu yaşayalım." dediğinde gülümsedim ve elimi ona uzattım. Ellerimiz buluştuğunda ise tuttuğu gibi beni kaldırdı. Berk, gerçekten de kuvvetli bir çocuktu.
"Seninle olduğum her gün, benim için dolu dizgin geçiyor zaten." dediğimde göz kırptım. Gülümsediğinde ise ortaya çıkan gamzeleri beni benden almaya yetti.
"Ben ölünce, beni toprağa gömmesinler!" dedim kararlı ama aynı zamanda da büyülenmiş çıkan bir tınıyla.
"Ya nereye gömsünler, Lavantam?" dediğinde, çok ciddi görünmeye çalışıyordu ama izin versem kahkalara boğulacaktı ama ben, hiç istifimi bozmadan, büyülenmişçesine ona cevap verdim.
"Gamzelerine..." dediğimde ise sert bir biçimde yutkundu. "Sana aşığım be, adam!" dedim ve gülümsedim. "Sana, hiç kimseye olmadığım kadar aşığım. Sen, kime aşık olduğumu düşünüyorsun bilmem ama senin, gerçekleri bir an önce öğrenmem lazım."
"Hayır," dediğinde elimi bırakarak geriye doğru korkak adımlar atmaya başladı. Gözleri dehşetle açılmıştı. "S-sen, beni seviyor olamazsın!" dediğinde gözlerimin dolmaya başladığını hissettim ama aynı zamanda da gülümsüyordum. Hayat böyleydi işte; acılarımla bana gülümsemeyi öğretiyordu.
"Düşündüğün şeyler doğru değil, Berk!" dediğimde ise gözlerimdeki yaşlar firar etmeye çoktan başlamışlardı.
"Ben gidiyorum!" dediğinde arkasını dönüp yürümeye yeltenmiştiki kolundan tuttuğum gibi onu kendime çektim. Bedenlerimiz birbirine çarptığında, biraz geriye çekilmek istedi ama izin vermedim.
"Doğru bir karar olduğunu düşünmüyorum." dedi gözlerimin içine bakarak. "Hem sen, başka birisini seviyor-" demesine izin vermeden, dudaklarım dudaklarını buldu. İlk defa birisini öpmüştüm, bu çok güzel bir şeydi, bu çok güzel bir deneyimdi. Önce karşılık vermedi ama ben devam edince dayanamadı ve o da, bana karşılık vermeye başladı.
O kadar mutluydum ki, bu mutluluğum tarif edilemeyecek kadar güzeldi ama onu güzelleştiren bir detay vardı; Kahramanım benimleydi...
Onun dudaklarına, son bir öpücük bıraktıktan sonra geriye çekildim. Berk'e baktığımda pişmiş kelle misali sırıtıyordu. Anlamayarak ona baktığımda ise gözleriyle dudaklarımı işaret etti.
"Çok doğal bir kızsın, Lavantam." dediğinde şaşkınlıkla ona baktım.
"Ha?" dedim, şaşkınlığımı koruyarak.
"Ruj sürmemişsin." dediğinde hâlâ anlam veremiyordum.
"Bunu nerden anladın?" diye sorduğumda gülümsedi.
"Ben anlarım." dediğinde ise bende gülümsedim.
"Sen sadece Berk, değilsin!" dediğimde kaşlarını havaya kaldırdı.
"Kimmişim ben?" diye sordu.
"Benim, Berk'imsin." diye cevap verdim.
"Sende sadece Nisa, değilsin!" dediğinde güldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lavanta
Dla nastolatkówOkulun zorba kızlarından biri olarak tanınan ve aynı zamanda da kendi grubun lideri olan Nisa'yı arkadaşları zaman içerisinde satarlar. Arkadaşları, her ne kadar Nisa 'yı sevmeselerde Ece ve Nisa arasındaki savaşta Nisa'yı desteklerler. Nisa, gün g...