Son 1 gün...
Artık hazırdım sanırım. Kendimi hazır hissediyordum ama neye hazır olduğumu bilmiyordum. Yaşamaya mı hazırdım yoksa ölüme mi? Bizler, ölüm için çok küçüktük fakat ölüm için de çok masum çocuklar değildik. Daha doğrusu, biz hiçbir zaman çocuk olamadık. Ölsek de, yaşasak da, bir tarafımız hep eksik kalacaktı.
İki motosiklet vardı ve ben birazdan, ikisinden birisine binecektim. Miraç, bana bakarak eliyle soldaki motosiklet işaret etti.
"Benim motosikletim, soldaki." diyerek bana yön verdiğinde ufak bir tebessüm ettim. Tam motosiklete doğru adım atacağım sırada arkamdan bir ses işittim. "Ama yalnızca bir tane kask var. İstersen o kaskı sen tak." dediğinde arkamı döndüm ve gülümseyerek başımı iki yana salladım.
"Olmaz." dedim. "Motosikleti sen süreceğin için o kaskı sen takmalısın."
"Peki."
"Hadi, motosikletlere binelim!" diyen, Berk'ti. "Restoran'a önce varan kazanır!"
Ona doğru döndüğümde ise eli, Ece'nin belindeydi. Nefes alamadığımı hissettim, tam o anda kör olmayı diledim. Gözlerimi sımsıkıca kapattığımda, kolumda bir el hissetmemle gözlerimi birden açtım. Korktuğumu gören Miraç, üzgün gözlerle bana bakmaya başladı.
"Neyden dolayı üzüldüğünü çok iyi biliyorum ama lütfen unut gitsin, bu ânın tadını çıkarmaya bak!" dediğinde üzgün gözlerle ona baktım.
"Senin canın yanmıyor mu, Miraç?"
"Canımın yanmadığını mı düşünüyorsun?" dediğinde başımı hayır anlamında iki yana salladım. "Senin canın ne kadar çok yanıyorsa," fısıldayarak konuşuyordu, onların duymasını istemiyordu. "Emin ol, bir o kadar da benim canım yanıyor." dediğinde sertçe yutkundum.
"Ece'ye aşıksın..." dediğimde gözlerimin dolup taştığını hissettim. Onunda canı çok yanıyordu, biliyordum ama bunu belli etmek istemiyordu.
"Şhh!" dediğinde, Ece'nin bundan haberi olmadığını anladım. En acı şeyde bu değil miydi zaten? Birisini severdin ama o kişinin bundan haberi dahi olmazdı.
"Lütfen sessiz ol!" diyerek beni uyardı.
"Neden?" dedim üzgün gözlerle ona bakarak. "Onu seviyorsun ama bunu ona söyleyemiyorsun. Sencede çok saçma değil mi?" dediğimde artık sinir krizi geçirmek üzereydim. "Belkide bugün öleceğiz ama o, senin ona olan sevginden haberi dahi olmayacak ve her şey için çok geç olacak, Miraç!" dedim ve derin bir nefes aldım. "Çok geç olmadan git ve söyle!"
"Söyleyemem, anlamıyorsun." diye direttirdiğinde artık pes etmiştim.
"Hadi! Sizi mi bekleyeceğiz burada?" diye bir ses duyduğumda, sesin geldiği yöne doğru çevirdim bakışlarımı. Bize sinirli gözlerle bakan bir çift ela göz gördüm.
"Hadi, binelim!" diyerek Miraç'a, motosikleti işaret ettim. Başını aşağı yukarı doğru salladığında, motosiklete ilerledim. Önce sol ayağımı yana koyarak üzerine çıktım, sonra da sağ ayağımı diğer yana koyarak oturdum. Ben otururken, Miraç'ta kaskı kafasına takmakla meşguldü.
Yan tarafımıza baktığımda ise, Ece ve Berk oturmuş bizi bekliyorlardı. Berk, Ece'nin önüne oturmuştu. Ece kollarını, Berk'in beline dolamıştı. İkisininde kaskı vardı ama bizde yalnızca bir tane kask olduğu için onuda, Miraç takmıştı.
"Hadi, başlayalım!" diyen, Berk'ti. Kafamı olur anlamında salladım. Geriye doğru saymaya başladılar ama sanki bu sayma, bizi ölüme bir adım daha yakınlaştıracaktı. İçimde kötü bir his vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lavanta
Teen FictionOkulun zorba kızlarından biri olarak tanınan ve aynı zamanda da kendi grubun lideri olan Nisa'yı arkadaşları zaman içerisinde satarlar. Arkadaşları, her ne kadar Nisa 'yı sevmeselerde Ece ve Nisa arasındaki savaşta Nisa'yı desteklerler. Nisa, gün g...