3. Bölüm - Susmak En Büyük Acıdır -

30 4 2
                                    

Okulun koridorunda sayamadığım veya saymaya tenezzül etmediğim dakikalar bir - bir akıp gidiyordu. Bir sorun vardı; herkes için zaman normal bir hızla ilerlerken benim zamanım o an durmuştu. Kendime gelmem lazımdı. Elimden geldiğince hızlı adımlarla yürümeye başladım.

Sınıfa geldiğimde İlayda endişeli gözlerle bir bana bir de elime bakıyordu. Anlamaz gözlerle ona bakan bakışlarımı elime doğru çevirdim. Sağ elimdeki kan kurumuştu. Oysaki o benden nefret ettiğini söylerken ben elimdeki acıyı bile hissetmedim. Peki ya elimdeki acı mı daha kuvvetliydi yoksa Miraç 'ın benden nefret etmesi mi? Eğer elimdeki acı daha kuvvetli olsaydı hissetmez miydim? Hissederdim.

"Nisa, iyi misin?" İlayda 'nın bu sorusuyla kendi anıma geri döndüm. " Evet, iyiyim." dedim gülümsemeye çalışarak. Zorla gülümsemeye çalıştım çok zor oldu ama başardım. Uzaktan birisi benim ne kadar yapay gülümsediğimi anlamıştır. Ve büyük ihtimalle İlay'da da bunlardan birisi.

"Diğerleri nereye gitti?" dememe kalmadı arkadan tanıdık bir kız sesi işittim. " Ah tatlım, benden mi bahsediyordunuz yoksa?" arkamı döndüğüm an o ölümüne nefret ettiğim kızla göz göze geldim.

" Senden bahsetmiyoruz Ece" dedim kısık ama güçlü ve net çıkan bir sesle. Eğer bu bir savaşsa ben kazanacaktım. Aksi takdirde başka bir seçenek yoktu. Benim olduğum savaşta onun kazanması ihtimal veremeyeceğim bir şey.

" Evet tatlım, tam olarak da benden bahsediyordunuz. İlayda 'ya da ağlayarak dedin mi? ' Ece'den intikam alacağım, ondan ölesiye nefret ediyorum.' diye ha?" Gözlerimi kırpmadan onun yapmacık hallerini izliyordum. Sonrasında büyük bir kahkaha attı. " Çok komiksin." Dedi. Bu 2 kelimeden ve 1 cümleden oluşan sözü bana mı kullanmıştı yoksa ben mi yanlış duyuyordum. Bu kulaklar neler duyuyordu?

" Bunu bana kendisini herkese acındırarak ikna etmeye çalışan Ece mi söylüyor? Emin ol senden daha komik olamam. Senden çok pis intikam alacağımı biliyordun ve bu yüzden işin içine Miraç 'ı kattın. Ama ben senden öyle bir intikam alacağım ki: Miraç bile hiçbir şey yapamayacak." Ece tek kaşını iddialı bir şekilde kaldırdı. Gözleri ' Bunu sen mi yapacaksın? Güldürme beni.' diye haykırıyordu resmen.

Kanların kurumaya yüz tuttuğu sağ elimi avucunun içine aldı ve canımı yakmak için sıkabildiği kadar sıktı. Gözlerimi, gözlerinden ayırmıyordum. Canım fazlasıyla yanıyordu elbet fakat kımıldamıyordum. Gözlerimi acıyan elime kaydırdım. Evet, canım yanıyordu fakat canımı asıl yakan yanması mıydı yoksa bugünkü yaşanılanlar mı?

Gözlerimi tekrardan gözlerine çevirdiğimde: sessizce ağladığımı ancak o zaman fark edebilmiştim. Sahi ben neden onu durdurmuyordum? Bunu yapmak için ona o izni kim vermişti? Evet, evet. Susarak o izni ona ben vermiştim.

Sağ elimi, onun avucunun içinden bir hışımla çektim. Oradan uzaklaşmaya karar verdiğimde adım atarak ilerlemeye başladım. Sınıfın kapısından çıktım ve merdivenlerin başına geldim. Arkamdan da ayak sesleri gitgide daha da hızlanıyordu.

" Her şeyi unut Nisa, ama benden kaçamayacağını asla unutma!" Dedi. Arkamı döndüğümde yüzüme acıyarak bakıyordu. Oysa ki, bilmiyordu: bu ortamda acınası birisi varsa o da kendisiydi.

Ellerini uzatarak iki kolumdan tuttu ve yerlerimizi anında değiştirdi. Şimdi o merdivenin başında duruyordu; bende onun tam karşısında. Onun arkası merdivenlere dönüktü; benim ise önüm.

"Ee, nerede kalmıştık? Kaldığınız yerden devam edelim." Dedi Ece. Sesinde hiç öfke yoktu. Tam tersine kazandım duygusunun var olduğu bir tını takınmıştı sesine. Bir hışımla, sağ elimi tekrardan avucunun içine aldı fakat bu sefer bir değişiklik vardı. Sıkmıyordu elimi; bu sefer tırnaklarını geçiriyordu. Elimi tam çekecekken izin vermedi ve daha fazla tırnaklarını ellime geçirdi.

Acıyla inledim. " Sana bu hakkı kim veriyor acaba?" Dedim. Bunu derken sesimin tınısını umursamamıştım ve bu yüzden sesim yüksek çıkmıştı. Gülerek bana cevap verdi. " Tatlım, sen zaten susarak bana bu hakkı çoktan vermiş oluyorsun." Sonra alaylı bir kahkaha attı ve gözlerini gözlerime sabitledi. " Sen, bunları diyeceğine önceden zorbalık yaptığın insanları düşün gerizekalı!" Diye bağırdı yüzüme.

Bende insandım. Bu saatten sonra benim sakin kalmam mümkün değildi. Daha doğrusu bu saatten sonra beni kimse durduramazdı. Bütün Dünya toplansa bu kızı benim elimden alamazdı. Elim hâlâ onun avucunun içindeyken diz kapağımı karnına geçirdim. Acıyla çok yüksek bir sesle inledi.

Bir hışımla elimi onun avucundan kurtarmaya çalıştım. Lakin o buna izin vermedi. Karnına yediği darbeden dolayı çok kötü duruyordu fakat gözleri ateş püskürtüyordu. Birazdan gözlerinin ateş püskürtmesi somut bir olay olacaktı sanki.

Ben elimi kendime doğru çektim: o da kendine doğru çekti. Tam bu anda cidden arafta kaldığımı hissediyordum. Bir, ben çekiyordum, bir, o. En son Ece histerik bir kahkaha attı ve kendini arkaya doğru bıraktı.

Ben daha ne olduğunu anlamadan şaşkın gözlerimle merdivenlerden düşen Ece 'ye bakıyordum. Sonra yere bakarken Ece 'nin üstünde bir tane gölge belirdi. Kafamı kaldırdığım an o yüzü gördüm. 𝕸𝖎𝖗𝖆ç 'ı.

𝐇𝐞𝐫𝐤𝐞𝐬𝐢𝐧 𝐛𝐢𝐫 𝐝𝐞𝐫𝐝𝐢 𝐯𝐚𝐫; 𝐡𝐞𝐫 𝐝𝐞𝐫𝐝𝐢𝐧 𝐛𝐢𝐫 𝐚𝐜ı𝐬ı.

𝐀𝐜ı𝐥𝐚𝐫ı𝐦 𝐤𝐚𝐭𝐥𝐚𝐧ı𝐥𝐦𝐚𝐳 𝐝𝐞ğ𝐢𝐥 𝐚𝐦𝐚, 𝐛𝐢𝐫 𝐝𝐞 𝐭𝐮𝐳 𝐛𝐚𝐬𝐚𝐧ı 𝐯𝐚𝐫...

Hz. Mevlana

LavantaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin