5. Bölüm - Kütüphane -

17 4 0
                                    

Son olayın ardından 2 gün geçmişti. Sadece ama sadece 2 gün. Ve yeni bir gün başlıyordu.

Matematik dersinin bitmesine 1 dakika kalmıştı.

" Evet, gençler. Sayfa: 144 ve 149 arası yapılacak. Yarın bu ödevlerinizi kontrol edeceğim. Zaten şimdi birazdan zil çalar."

Hoca, ilk defa bize çok az ödev vermişti. Tam bunu demişken solumda kalan kızın da bunu demesi bir oldu.

" Ama hocam, çok az ödev vermediniz mi sizcede?" Zaten sussa, bir şey demese şaşardım. Ne güzel fazla ödevden kurtulmuştuk. Ne gerek vardı ki buna şimdi?

"Aa evet doğru. Gençler arkadaşınız haklı. Bu yüzden teneffüse çıkamayacaksınız. Teneffüsteyken ben tahtaya yazılar yazacağım ve tabii ki de sizde yazacaksınız. Eve gidince de soruların cevapları sizlere ödev olsun."

"Hocam, teneffüsten geldikten sonra yazsak." Diye yalvarırcasına sordum.

" Hayır." Dedi ve o hiç sevmediğim pis sırıtışı yaptı.

Ardından zil çaldı.

" Evet, çocuklar. Ben tahtaya yazmaya başlıyorum sizde yazarsınız."

" Hocam, acil lavaboya gidebilir miyim?" Dedim ağlarcasına. Çünkü başka çarem yoktu. Bir şekilde yazıları arkadaşlarımdan alırdım ama benim, şimdi kaybedecek vaktim dahi yoktu.

"Tabii." Demesiyle birlikte, sıramdan çabucak kalktım ve koşarak kapıyı açtım ardından da koridorla buluştum

Tabii ki de, lavoboya gitmeyecektim. Kolumda birisinin elini hissettim. O yana döndüğümde Miraçla karşılaştım.

"Müdür, seni çağırıyor." Bir cümle ve 3 kelime kurmuştu. Miraç bana ne demek istiyordu?

" Nasıl?"

"Şu, hani iki gün önce yaşadığınız olay var ya." Diye hatırlatma gereği duydu bana.

Gözlerim fal taşı misali açılmıştı. Miraç 'ı daha çok dinleme gereksinimi duymadan hemen müdürün odasına gittim.

Önce kapıyı çaldım, ardından içeri girdim.

"Evet, kızım. Konuşmaya başlamadan önce, karşıma geçip otur ve tane tane konuşmaya başlayalım."

"Tabii, olur." Dedim sözünü ikiletmeden. Ve dediğini yaptım.

"Şimdi, bana soracaksındır ' Beni neden 2 gün önce çağırmadınızda bugün çağırdınız ' diye." Dedikten sonra başımı yavaşça salladım, devam etmesi için.

"Eğer seni, iki gün önce çağırsaydım odana; sakin düşünemeyecektin ve kendini savunmak için elinden gelen her şeyi yapacaktın. Doğru mu düşünüyorum?" Diye sorunca tekrardan başımı onu onaylarcasına salladım.

" Çok iyi. Peki kızım, iki gün önce tam olarak ne yaşandı?" Deyince gözlerim doldu.

" Bana, anlatabilir misin?" Tekrardan başımı salladım.

Anlatmak istemiyordum lâkin, anlatmak zorundaydım. Ve olan, biten ne varsa her şeyi en baştan anlattım.

"Anladım kızım." O kadar şey anlattım ve o bana sadece 'anladım kızım' dedi.

"İyi, o zaman gi-"

"Nisa, neredesin sen! Kızım, sen, benden lavaboya gitmek için izin almamış mıydın? Geç sınıfa ve yazdıklarımızı teker teker defterine geçir!" Kapıyı tıklatma gereksinimi duymamış ve direkt odaya dalmıştı. Ve şimdi de beni azarlıyordu.

"Onu, ben çağırdım." Diyerek, burada olduğunu belirtmiş oldu müdür.

"Ah, özür dilerim sizden. Lâkin bana yalan söyleyerek çıktı teneffüse. Ve bu hiç hoş birşey değil." Diyerek de kendini savunmaya geçti hoca.

LavantaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin