18.Bölüm

4.6K 396 68
                                    

Sehun evdekilere gözükmemek için dikkatlice aşağı indi. Sabah olmasına rağmen Luhan hala aramamıştı. Arabaya binip, aynadan yüzünü inceledi. Hafifçe kalkan yara bandını bastırarak geri yapıştırdığında yüzünü buruşturdu. Elini telefonuna attı. Cidden bu kadar hain miydi? Hala aramamıştı. Wufan'la neler yapabileceğini düşündükçe çıldırıyordu. İçi içini yerken o üst dudağını kemirmekle meşguldü. Telefondan Luhan'a mesaj attı ve cevap bekledi.

*

Luhan çıplak vücudunu örtmek için örtüyü daha çok çekti. Wufan'ın elini iteceği sıra Wufan kolunu bele sarıp kendine hızla çekti. Deliğindeki acı yüzünden ağzından kaçan iniltiye engel olamadı. Wufan uyumuyor olacak ki iniltiyi duyunca gülümsedi. Wufan beli okşarken Luhan derince iç çekti.

Dün durması için bir kere bile yalvarmadı. Durmayacağını biliyordu. Wufan'ın düzeleceğine inanıyordu ama bu tür davranışlarda bulunarak tüm ümitlerini yerle bir ediyordu. Wufan gözlerini açıp ona bakan Luhan'a baktı.

"Günaydın meleğim...rahat uyudun mu?" Wufan ilgiyle saçları okşarken  gülümsedi. Luhan'ın dudağını yaklaşıp minik minik öpücükler kondurduğunda Luhan sinirle başını diğer tarafa çevirip, öpücüklerden kurtuldu. Wufan çeneyi kavrayıp Luhan'ın yüzünü inceledi.

"Bunu yapmam önceden hoşuna gidiyordu." Wufan tek kaşını kaldırıp, sorgular gibi konuştu.

"Bazı bulunduğun hareketler bundan tiksinmeme sebep olmuş olabilir mi sence?" Luhan çenesindeki eli itekledi. Wufan terslenmeyi sevmediği için kaşları çatıldı. Wufan yorganı Luhan'ın göğüs altına kadar indirip dün vücutta ve boyunda bıraktığı izleri tazeledi. Luhan gözlerini yumdu. Sadece bitmesini bekledi. Daha dün yaptığı için hassas olduğu halde Wufan işini tekrar sertçe halletti. Luhan istemede acıyla çığlık atıyordu. Acı çok fazlaydı. Kaldıramayacağı kadar fazla. Wufan rahatlayınca Luhan'ın üstünden doğruldu.

"Yıkanıp, sana bir şeyler hazırlayacağım bebeğim." Luhan'ın yorgunluktan dolayı terli saçlarına öpücük kondurdu. Luhan derin nefesler almaya çalışırken gözleri yavaş yavaş kararıyordu.

*

Bir şey onu zorla huzur bulduğu yerden ayırıyor gibi hissediyordu. Gözlerini titreştirerek zorla açtığında karşısında ona korkuyla bakan Wufan'a baktı. Wufan, Luhan'ı silkelemeyi kesip rahatlıkla nefes aldı.

"Tanrım...korkmaya başlıyordum. Luhan tam bir gündür uyuyorsun. Neyin var hasta mısın?" Wufan, Luhan'ın ateşini ölçmek için elini alına ve ardından yanaklara koydu.

"Hafiften var."  Wufan odadan ayrılıp elinde tepsi ile içeri geri geldi. Tepsiyi yatağa bıraktı. Luhan gurur yapıp yemeyecekti.

"Hadi ye."

"Yemeyeceğim!"

"Luhan getirdiklerimin hepsini bitireceksin."

"Aç değilim." Karnı guruldadığında yanakları kızarmıştı. Cidden utanç verici bir durumdu. Dudaklarını dişleyip başını eğdi.

"Seni bilmem ama o karnındaki o her neyse kesinlikle çok aç olmalı." Wufan sırıtıp Luhan'ın saçlarını karıştırdı.

"Benim konuşkan Lulu'ma ne oldu?" Tabağa salatadan koyarken konuştu Wufan.

"Birileri yok etti." Luhan mırıldandı. Bu Sehun'dan başkası değildi. Ne zaman çok konuşsa Sehun bağırarak çenesini kapatmasını söylüyordu.

"Ben varken başkalarından bahsetmen hoşuma gitmiyor." Wufan kaşlarını çattı.

Luhan'ı kendi elleri ile besleyip  saçlarına öpücük kondurdu. Üstüne bol bir şeyler giydirip gülümsedi.

"Mutfağı temizlemem lazım ben gelene kadar bekle." Luhan başını sallayıp yatağa oturdu. Burada olmasının tek suçu Sehun'du. Burada olmak istemiyordu. Sehun'u da istemiyordu. Aklına Kai gelince kıkırdadı. Cidden bir sürtüktü. Ayağa kalkıp camın tarafına yürüdü. Camı açıp gökyüzünü izlerken gülümsedi. Bunu yapmayı sıkıcı bulduğunu söylemişti ama şuan yapabileceği tek şey buydu. Bu rahatlatıcıydı. Alayla gülümsedi. Acaba Sehun onu düşünüyor muydu? Burukça gülümsedi. Bir sevgilisi varken bir baş belasını düşünecek değildi. Gözlerini kapatıp bir saniye bile olsa onu görmeyi diledi. Gözleri kapalı hala görmeyi beklerken gözlerini sinirler açtı. Göremeyeceğini bile bile ediliyordu sadece. Oh Sehun onun için bir dilek değil kabus olmalıydı. Peki neden böyle düşünmüyordu?

Camdan bakarken karşıdaki tanıdık eve baktı. Bu bir şakaydı değil mi? Yoksa beyninin ona oynadığı bir oyun mu?

Sehun şuan onun odasındaydı ve camdan dışarı bakarak sürekli birini arıyordu. Luhan ayağa heyecanla kalktı. Telefonu! Aramakla zaman kaybedemezdi. Ellerini sallayıp Sehun'a gözükmeye çalıştı.

"SEHUN!" Luhan gücü yettiği kadar bağırdı. Kapı sertçe açıldı.

"Luhan!" Kalın ses kulaklarına dolduğunda korku yavaş bir şekilde vücuduna yayılıyordu...

Bunu geçiş bölümü sayın ve böyle saçma bir bölüm yazdığım için sizden özür diliyorum. Diğer bölümü daha iyi yazacağım.

-BuingBuing.

Not Game.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin