17. BÖLÜM: "Askeri Lojman"

1.3K 129 41
                                    

Selamınhelloooo!! Nabersiniz aşklarım?? Bu sefer bölüm diğerlerine göre daha erken geldi. Genelde bir ay sonra attığım için 🥲 Neyse ben inanıyorum, bir düzen oturtacağım.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Özellikle de satır arası yorumlarınızı. Yorum yapın ki keşfedilelim tospiklerimm.

Şarkılar:
Sevenler Ağlarmış - Haluk Levent
Ansızın Gel - Mavi Gri
Bu Kente Bir Daha Gel - HiraiZerdüş

Keyifli okumalar.

🫀

CİHAN'DAN

(gündüz vakti)

Yanımda duran time bir bakış atıp kahvehanenin önündeki tabureye oturdum. Kılıç Timi tam yanımda yerlerini aldı. Kemal abi hepimize birer çay getirdikten sonra içeri geçti. Kan kırmızısı çayı bir dikişte içip bardağı sertçe masaya bıraktım. Tim, merak dolu gözlerle beni izliyordu. Sinirli olup olmadığımı, sinirliysem de sinirimi onlardan çıkarıp çıkarmayacağımı merak ediyorlardı. Sinirli değildim ama yine de bunu onlara belli etmedim.

Karşımdaki üç askere baktım. Gözlerimi hepsinin üzerinde gezdirdim. Alkım'da, Türker'de ve Zamir'de...

"Evet, şimdi gelelim size," dedim.

Sözlerimle hepsi sertçe yutkundu. Onları sıkı bir sorgu beklediğini daha ilk dakikadan anlamışlardı.

Yüzümdeki otoriter ifadeyi bozmadan "Tüm bu olanlar yaşanırken sizler neredeydiniz?" diye sordum. "Bir kadın burada gözünüzün önünde şiddete uğrarken sizin eliniz armut mu topluyordu?"

Aralarından en sakin olan Türker konuştu.

"Komutanım bizde ne olduğunu anlamadık," dedi. Başını önüne eğdi. Mahcup duruyordu. "Yine de haklısınız olanları izlemek yerine engel olmalıydık."

"Evet engel olmalıydınız ama olmadınız," dedim sert bir dille. Bazı şeyleri anlamaları gerekiyordu. "Bakın, Cesur komutanınızın yaptığı doğru değildi. Kendisi bir kin, bir öfke ile hareket ediyor herkese zarar veriyor. Üstelik buna kendi sevdikleri de dahil. Gördünüz Efil'in halini, kız nasıl üzüldü."

Kendisi de bir kadındı ve bunlara şahit olmak onu derinden sarsmıştı. Üstelik bunları yapan bizzat kendi kocasıydı. Bu gerçek onu daha da yıkmıştı.

"Haklısınız komutanım ama biz sonra yanlarına yaklaştığımızda Cesur komutanım engel oldu.

Bu sefer Zamir konuşmuştu. O an Alkım onun koluna vurdu. Uyardı onu konuşmaması için. Belli ki Zamir'in, Cesur komutanını diğer komutanına şikayet etmesine engel oluyordu. Biliyordu ki bu duyulursa Cesur onu sağ koymazdı. Ancak Zamir bu uyarı pek anlamış gibi durmuyordu.

Kaşlarımı çatıp "Nasıl engel oldu?" diye sordum.

Zamir kafasını kaldırıp "Valla komutanım basit bir el işaretiydi ama bakışları öyle kötüydü ki bu bizi durdurmaya yetti," dedi. Bir an yanındaki arkadaşlarına baktı. Sonra tekrar bana döndü. Sırıttı.

"En azından beni durdurmaya yetti."

Bu haline gülmek istesemde kendimi tuttum. Zamir hep böyleydi işte, şakacı  lakayt, ciddiyetten yoksun. Ve bir de geveze. Boşuna jako demiyorduk ona. Jako, fazla geveze bir kuş türüydü. Askeriyedeki çocuklarda ona bu lakabı vermişti gelir gelmez. Hoş, lakap tam ona layıktı zaten.

Gözlerim Alkım'a döndüğünde "Normalde böyle bir durum karşısında sessiz kalmazdın sen," dedim sorarcasına. Benim tanıdığım Alkım bu tarz olaylarda asla uzaktan izlemekle yetinmezdi. Şimdi ona neyin engel olduğunu merak ediyordum.

Esaretin Bedeli | Askeri Kurgu (Ara Verildi) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin