1.3

271 31 22
                                    

"Kural basit: benzer, benzeri çeker."

Ayaklarımı yere tekrar sürtüp kolumdaki saate baktım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ayaklarımı yere tekrar sürtüp kolumdaki saate baktım. On dakikadır Ayaz'ın gelip beni almasını bekliyordum. O beni bekletmemişti ben evden erken çıkmıştım ama az önce yağmurun atıştırmaya başlamasıyla bunun ne kadar yanlış bir hareket olduğunu anlamıştım. Yağmura aşıktım evet ama saçımı düzleştirdiğimde aşık olamıyordum.

Umarım ilk beni almaya geliyordur, çünkü geçen gece soramadığım sorular vardı. Hâlâ, neden Ankara'dayken başka şehirdeymiş gibi davrandığını anlamıyordum. Merak etmiyordum sadece mantıksız geliyordu. İnsan neden iki yıl boyunca hem ailesinden hem sevdiği dostlarından kaçardı ki?

Gözümü yukarı kaldırıp gülümsedim. Sağ elimi yukarı kaldırıp yağmuru avucumun içinde hissettim. İyi hissettiriyordu. Çalan korna ile odağım hemen önümde duran araba ve Ayaz oldu. Camı indirip vücudunu yolcu koltuğuna doğru meylettirmişti.

"Neden erken çıktın evden? Bin çabuk arabaya üşüteceksin."

Omuz silkip acele etmeden arabaya bindim. Elimi ıslanmış saçlarımın arasından geçirip gülümsedim.

"Yağmurdan iyi hissettiren çok az şey var şu hayatta. Sen gelmesen yürüyerek bile gelebilirdim." Emniyet kemerimi bağladıktan sonra yüzüne baktım. Her hareketimi takip ediyordu. Yüz kasları biraz olsun gevşememişti, sinirli duruyordu. "Tek eksiğim kulaklıklarımdı." Onun sinirini umursamadan konuşup kocaman gülümsemiştim.

"Kafayı yemişsin sen." En sonunda gülümsediğinde kafamı aşağı yukarı sallayıp bende ona eşlik ettim. "Bekle sana havlu vereyim." Tam ağzımı aralayıp 'hiç gerek yok' diyecektim ki o arabadan çoktan inip bagaja doğru ilerlemişti bile. İki dakikanın ardından yeniden sol koltukta yerini almış elindeki havluyu bana uzatmıştı. Yağmur birden sağanağa döndüğü için onun saçlarıda ıslanmıştı.

"Hiç gerek yoktu aslında ama teşekkür ederim."

"Önemsiz." Omuz silkip önüne döndüğünde yine aynı şeyi yaptığını fark ettim. Bu çocuk 'rica ederim.' diyemiyor muydu?

Elimdeki havluyu hafifçe saçlarımda gezdirdim. O sırada Ayaz çalan müziğin sesini açmıştı. Hâlâ hareket etmemiştik. Sanırım yağmurun biraz daha dinmesini bekliyordu.

Elimdeki havluyu Ayaz'a uzatıp saçlarını gösterdim. "Sanırım seninde ihtiyacın var." Anında kafasını iki yana sallayıp, "Böyle iyiyim." dediğinde havluyu hiç düşünmeden saçına geçirip hızla sağa sola hareket ettirerek ıslaklığını hafifte olsa aldım. Bu hareketim onu şaşırtmış olacak ki dudakları açık bir şekilde bana bakıyordu. Açıkçası bende bunu kendimden beklemiyordum ama sonuç olarak benim yüzümden ıslanmıştı ve hasta olursa vicdan azabı çekerdim.

"Sağ ol ama gerek olmadığını söylemiştim." Onun gibi omuz silktim. "Önemsiz." İkimizde gülümsemiştik. Bu sırada yağmur azda olsa dinmiş çiselemeye başlamıştı. Ayaz arabayı hareket ettirdiğinde müziğe kulak kabarttım ve söyleyeceklerimi kafamın içinde toparlamaya çalıştım.

sende hissettin mi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin