3) Kötü Haberler

13 2 0
                                    

Sabah bin kez çalan telefonumla beraber uyandım arayan kişi şaşırtmıyor kim olabilir ki tabii ki Akalp... Saat 11 olmuştu bile, telefonu açtım uykulu bir sesle "Yine ne oldu Akalp, ne istiyorsun?" Dedim ve Akalp sinirli bir sesle "Haberleri aç bak ne olduğuna sözde mükemmel planın sayesinde herkes senin peşine düştü umarım gerçekten hiçbir iz bırakmamışsındır..." Dedi.

Ah demek ki haberlere çıktım ve bir cinayetle kesinlikle herkes cani olduğumu düşünecek ama kimin umurunda benim değil, ya sizin? Hiçbir şey demeden telefonu kapattım ve haberleri açtım özellikle sedir yazısına dikkat çekmişler ve akıl sağlığı yerinde olmayan bir adamın işi gibi görünüyor diyorlardı.

Hadi ama neden bunun bir kadının işi olacağı düşünülmüyor ah tabii unutmuşum biz narin varlıklarız... Akalp'e hâlâ güvenmiyorum beni ispikleyebilirdi ama henüz bunu yapmadı veya güvenimi kazanmak için yapmıyor. Güvenimi kazandığı anda sırtımda bir bıçak olacağını biliyorum, buna ister ön yargı deyin isterseniz başka bir şey Tomris hislerinde yanılmaz.

Canım çok sıkılıyordu öyle böyle değil yani sanki dolapta yarısı kesik olan limon gibiyim ama hala sıkmaya çalışıyorlar. Bu yüzden hakkımdaki yorumları okumaya başladım.

Çoğu idam edilmem gerektiğini söylüyor ve bu kadar cani bir insanın yaşamayı hak etmediğinden bahsediyordu peki ya o adam yaşamayı hak ediyor muydu? Bu sadece görünen kısım, kimse bunun neden yapıldığını o adamın nasıl olduğunu sorgulamıyor sadece onun masum benimse cani olduğumu düşünüyor. Bizim milletimiz böyledir işte beyinleri sadece vardır sorgulamaz, neden demez sadece yüzeydeki şeyleri eleştirir sanki kendileri kusursuz bir tablo...

Can sıkıntım daha da arttı ve yapmayı hiç sevmediğim şeyi yapmak için kalktım bu şey dışarı çıkmak evet gerçekten sevmiyorum. Olaysız sakin bir gün olmasını istiyorum ve bu yüzden sahil kenarına doğru ilerledim. Yaşlı ama bakımlı bir kadın bankta tek başına oturmuş insanları izliyordu ve ona hükmeden düşünceyi merak ederek yanına oturdum yüzüme bakmadı bile... "Merhaba, nasılsınız?" Diyerek ilk adımı attım ve yavaşça açık kahverengi tondaki gözleri bana döndü "İyiyim" diye kestirip attı ama iyi olmadığı her halinden belli oluyordu.

Tam kalkacağım sırada "Bugün kocamın ölüm yıl dönümü ve ondan bana tek bir şey dahi kalmadı bir oğlum vardı yıllardır tek bir iz dahi yok. Onlarsız her gün ruhum ölüyor ama bedenimde bir değişiklik yok her şey kalbime oluyor." Olduğum yerde duraksadım ne diyeceğimi dahi bilemedim çünkü ben hiçbir zaman teselli edilmedim ve birisi nasıl teselli edilir bilmiyorum bile...

Uzun süreli sessizliğin ardından kadın bana bir peçete uzattı sanırım içinde bir şey vardı ve hiçbir şey demeden ordan uzaklaştı.

                                 🌿

Eve geldim ve peçeteyi açtım içinde tohumlar vardı sanırım bu altın kadehi çiçeğiydi ve umudu temsil ediyordu. Bu kadının ne hakkında umudu vardı veya en önemli soru neden bunu bana verdi en merak ettiğim kısımdı. Bu tohumu tabii ki o bahçeye ekmeyeceğim güzel bir saksıya ekip balkona koyacağım.

İçimden bir ses o kadınla işimin bitmediğini söylüyor o duyguyu bana o verdi. Düşüncelerden sıyrıldım ve tam anlamıyla kurt gibi acıktım hemen yemek yapmaya karar verdim canım yağlama çekiyor öyle böyle değil ama sporumu yakamam ama yakmayı o kadar çok isterdim ki neyse bu fikri geçiyoruz.

Vişneli kek favorim şu sıralar ve sanırım marketten 2 tane alsam iyi olurdu. İlk olarak salata babamın deyişi ile hayvan otu yapmaya karar verdim. Salata domates gibi malzemeleri ufak ufak kesip hepsini karıştırdım ve kenara koydum. Markete gideceğim için o mükemmel kırmızı eşofmanlı rahat kombini yapıp para kulaklık gibi gerekli şeyleri aldım ve yavaş yavaş yürümeye başladım kendimi şarkıya o kadar kaptırdım ki karşıdan karşıya geçerken etrafa bakmayı dahi unuttuğumu yolun ortasında olduğumu fark edene kadar bilmiyordum en son duyduğum his ise sadece ve sadece acı...

Kalbin Ağacı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin