11) Yem Günlüğü

7 0 0
                                    


Birinci gün...

Gözlerimi açtığımda, kendimi rutubet kokan iğrenç bir yerde buldum. Zaten dubleks evde bulacak değildim orası ayrı.

Bir sandalyeye oturtulmuşum ve el bileklerimden zincirle tavana bağlanmışım. Vahşi bir hayvan gibi kafese koyulmadım en azından.

İçeri bir adam girdi ve hiçbir şey demeden tam önümde durdu sanki kas gösterisi yapmak için karşımda durmuş gibi. Yarışa girersek alırım hiç kusura bakma.

Tam gözlerinin içine baktım acımaya dair tek bir şey yoktu ama benimkinde de korkuya dair hiçbir şey. Aptal kıza yatıp "Neden burdayım?" Diye bir soru sordum adam cevap vermeden sağlam bir şekilde yüzüme tokadı geçirdi ve hayır ağzıma kan tadı gelmedi.

Unuttukları bir şey var ayağım hâlâ bağlanmamış adama sert bir tekme geçirdiğimde neye uğradığını şaşırdı ve "Salih" diye bağırdı. Muhtemelen takma adı çünkü gerçek adlarını kullanacak kadar aptal değillerdir.

Adam elinde bir elma ve silahla geldi. Bu elma benim kafama yerleşecek bu kesin. "Oyun zamanı mı? Severiz" diyerek yanıma geldi. Bundan korkacağımı düşünüyorlarsa yanılıyorlar çünkü bu adamlar özel eğitimli. Hedefi istemedikleri ve ben kıpırdamadığım sürece ıskalama şansları sıfır.

Salih denilen adam elmayı kafama koydu ve silahı da diğer adama attı. Tam olarak gözlerinin içine baktım. Salih o sırada "Abi baksana korkmuyor bile ancak aptallar bu kadar korkusuz olabilir." Dedi ve kahkaha attı. "Ancak aptallar da bu kadar emin konuşabilirdi" Dedim ama hâlâ aynı adama bakıyordum.

Salih'e bakmasam bile bozulduğunu burdan hissettim çünkü çıt dahi çıkarmadı. Diğer adam silahla nişan aldı ve tam olarak tahmin ettiğim gibi elmanın tam ortasından vurdu.

Salih merakla yanıma yaklaştı ve kulağını sol tarafıma yaklaştırdı. "Kalbi maraton koşuyor ama yüzü ifadesiz. Bu kızı neden almamızı istemiş olabilirler ki? Ayrıca kaslara bak kesinlikle eğitimli." Dedi ve diğer adama döndü.

Diğer adam "Neden istediklerinin bir önemi yok biz paramıza bakarız" Dedi ve karnıma sert bir yumruk geçirdi. Saçımdan tuttu ve sinirle "Eğer o gözlerinle, gözlerimin içine bakmaya devam edersen gözlerini yerinden çıkartıp sana yediririm" hâlâ gözlerine korkusuzca yüzüne bakmaya devam ettim ve "Ne oldu? Bir kadını korkutamamak egona ters mi düştü? Her şey kas gücü veya adamlık değildir. Cesarettir, gururdur, ruhi güçtür." Dedim ve bu sefer sert bir tekmeyi çevik bir hareketle ben geçirdim.

"Bu arada, altını dolduramayacağın boş tehtidler savurma." Dedim. Adam bu sefer beni öldürecek gibi bakıyordu ama bahse girerim yapamaz. Sert bir sesle "Salih, kızı soğuk odaya götür yarına kadar kalsın da aklı başına gelir belki." Dedi ve kapıyı çarpıp gitti. Salih'e zorluk çıkarmadan o odaya geldim yüzüme vuran soğuk beni anında dondurmaya başladı bile...

İkinci gün...

Hissizleşmiştim, sanki kanım dahi akmıyor gibiydi. Ellerim, ayaklarım morarmıştı. Arada ölmemem için dışarı çıkarıyorlardı ama yine de ağzımı açıp tek kelime dahi etmiyordum ve nereye itiliyorsam oraya gidiyordum.

Alışmıştım aslında ama o an kapı açıldı ve Salih geldi ne kadar yorgun olsam da tam gözlerinin içine baktım. Akşam zor geçmişti veya akşam mı onu da bilmiyordum. Uyumamıştım çünkü uyursam ölürdüm bunu biliyordum onun yerine hareket ettim ve sporumu yaptım. Yine aynı sandalyeye oturtuldum.

Salih kendi kendine "Nasıl bir çatakla uğraşıyoruz, karıyı bırakıyoruz donsun diye spor yapıyor la havle." Duymama rağmen hiçbir şey söylemedim. Diğer adam geldi ve "Aklın başına geldi mi?" Diye sordu.

"Her zaman orda olan bir şey zaten yerindedir. Ben size sormuyorum bile çünkü o kameradan beni izlediğinizi biliyorum ve neler yaptığımı görmüşsünüzdür buna rağmen soru soruyorsanız..." Dedim ve güldüm.

"Bana bak çok canımı sıkıyorsun, öldürme emri olmasa şuan seni köpeklere yem etmiştim. Sıradan bir kadın için fazla konuşuyorsun, dikkat et dilini kesmesinler" Yine boş tehtidler bu sefer buna cevap bile vermedim sadece sinir bozucu bir şekilde güldüm. Cevap versem ne ki sadece kendi kendine kudurup sinirlenecek hoş cevap vermeyince de aynı şey ama her neyse. İşkenceye başladıklarında hiç umrumda bile olmadı, karşılık dahi vermedim sadece boks torbası misali...

Üçüncü gün...

Kahraman NBG hâlâ yoktu ne bekliyordu? Ölmemi mi? Zaten kesin geleceğini düşünmüyorum ama umudum da yok değil henüz altı gün dolmadı tahminimce üçüncü gündeyiz.

Çok az yemek veriyorlardı dişinin kovuğuna yetmeyecek kadar en azından veriyorlardı bu da bir artı. Hâlâ gücümden tam anlamıyla düşmedim bile, ellerimi ve kollarımı çözdükleri zaman ilk yaptığım şey spor. Daha çok acıkmama ve susamama neden oluyor ama bunu bile ayarlayabiliyorum.

Plank ve squat susatmıyor ama koşma gibi şeyler susatıyor bu yüzden, sınırlı bir şekilde gücümün düşmemesini sağlayacak şekilde kısaca yapıyordum.

Bugünün işkence mesaisi henüz başlamadı ama her an başlayabilir. Bu sefer farklı adamlar içeri girdiğinde hepsine teker teker baktım dövüşsem beni alabilirlerdi çünkü kesinlikle diğerlerinden daha güçlü görünüyorlar.

En rütbeli olduğunu düşündüğüm bir tanesi karşıma oturdu ve "Kimsin?" Diye sordu. Zaten adımı biliyorsun neyi soruyorsun be adam. Adımı bildiğimi, bilmesine rağmen aptal kızı oynayarak "Tomris Öztürk" Dedim ve adama sert bir şekilde baktım. "Bunu biz zaten biliyoruz. Bize vermen gereken apayrı bilgiler var örneğin neden 13 yıl askerlerden bile daha iyi eğitildin? Neden ailenle konuşmuyorsun? Aldığın eğitim hakkında hiçbir şey yapmış olarak geçmiyor bile adın sadece eğitildiğin bilgileri var söyle bakalım bu eğitimler boşuna sadece eğlence amaçlı mıydı? Çünkü kimse 13 yıl eğitilmez, kendimi savunmak için dersen gülerim çünkü kimse 13 yıl bunun için eğitim almaz." Dedi ve cevap bekler bir şekilde yüzüme baktı.

"Peki, benim size sadece bir sorum var. Bunlar sizi neden ilgilendirsin?" Ciddi anlamda tek merak ettiğim şey bu. "Eminim ki, çok iyi bir katil olabilirsin sana buraya teklif sunmak için geldik" Dedi ve şaşırmamama rağmen gözlerimi fal taşı gibi açtım. Umrumda değildi. Uzun süreli bir sessizlik girdi araya ve düşündüğüm tek şey aileme ulaşırlarsa sonu kötü olacağı.

"Cevap vermeyecek misin?" Diye sordu ve en güzel cevabı verdim sessizlik. Bir adamın elinde kızgın bir demir getirdiğini gördüm beni bununla mı tehtid ediyorlar. Bir gün donuyoruz, bir gün yanıyoruz bir ortası yok sanırım.

"Cevap vermezsen bu demir seni yakacak ve canın çok yanacak emin ol ki yanacak ve hangi kadın bunu ister ki?" Dedi ve sırıttı. Yine cevap vermedim ve sadece bekledim. Anlaşmada bu yoktu kalıcı bir hasar bırakacak şeyler ve bu çok güzel bir iz bırakır buna eminim.

Beni yaktıkları zaman para işi unutulur ama tek sorun bu adamlar, diğer adamlara benden fazla para verir. Yine de bir demirin beni yakması önemli değil bırakacağı iz önemliydi ve bu yüzden ne pahasına olursa olsun ilk sakinliğimi koruyup, kabullendiğimi düşündükleri anda direnecektim.

Adam hâlâ cevap vermemi bekler şekilde bana baktı, ben ise bitsin de gidin gibi bir tavır takındım. Tek kişiye, beş kişi pek adil değildi ve bir savaş başlatmak ise mantıksızcaydı.

Bekledim ve sadece bekledim. Adam o demirle üstüme gelmeye başladı sanki kabullenmişim gibi başımı biraz öne eğdim aksine bu tekme atacağım yeri iyi hesaplamak içindi tam önümde durduğunda hiç fırsat vermeden şuana kadar geçirdiğim en sert tekmeyi geçirdim adam yere düştü ve elindeki demir ise kafasına çok yüksek bir çığlık attı iki tanesi ona koştu diğeri ise silahını çıkardı ve beni tam karnımdan vurdu bunun mantıklı olmadığını biliyordum ama en azından şuanlık bir demir izim yoktu...

Kalbin Ağacı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin