Noyan'ı bu işe dahil edebilir miyim? Hiçbir fikrim yok. Bence arkadaşının kararına saygı duyacak ve bunu yapmamamı söylecek.
En iyisi kendi başıma halletmek ama ortak olduğumuzu unutmasam iyi olur. Bu yüzden söylemek zorundayım ama bana karışamaz.
Noyan'ın odasına doğru ilerledim, kapıyı çaldım. Birkaç dakika bekledim ancak hiçbir ses yoktu. Aramaya karar verdim arka cebimden telefonumu aldım ve ismini bulup arama tuşuna bastım. Aradığım kişiye ulaşılamıyormuş yani telefonu kapalıydı.
Bir şey olduğunu düşünüp içeri girdiğimde çoğu zaman yaptığı şeyi yapıyordu yani uyuyordu. Uyandırmak istemedim ve bu yüzden odadan çıkmak için hareketlendim.
"İyice odama izinsiz girmeye alıştın" diye söylediğinde arkama döndüm ve hiçte uyumuşa benzemiyordu. Küçükken babam beni solondan yatağıma taşısın diye uyuma numarası yapardım Noyan'ın yaptığı da bununla eş değer.
"Uyumayıp kapı tıklatıldığında cevap vermemen benim değil senin suçun. Bir şey söylemeye geldim, dikkatini çekerim sadece söylemeye fikrinin benim için değeri sıfır. Sonra yok efendim benim nasıl haberim olmaz deme bana" dedim.
"Fikir belirtmeyeceksem bu demek oluyor ki, ben bir halt yiyeceğim haberin olsun bir şey olursa arkamı toplarsın." Dedi. Aslında hayır, kendi arkamı kendim toplarım ona ihtiyacım yok.
"Arkamı toplamak için birisine ihtiyacım olacağını düşünmüyorum. Konumuza dönersek, Nisa ile Barış'ı anneleriyle bir araya getireceğim çünkü anneleri çok kötü durumda ve her şeyi öğrenme hakkı var."
"Peki, bunları senin yapma hakkın var mı?" Dedi. Evet haklıydı, hiçbir hakkım yok ama o kadın bana umudu temsil eden çiçeği verdiyse benim orayla alakam olduğunu biliyordu. Benden bunu istemişti, kesinlikle bunu düşünmüyorum ve fikrimden vazgeçilmem.
"Hakkı olan el atmıyorsa, bu hak bana da düşer. O kadının gözündeki hüznü gördüm, isteğini de hissettim. Bunlara rağmen sessiz kalamam, ilerde bana teşekkür edecekler." Dedim ve teşekkür edecekleri kısmından emin değilim. Nisa aşırı tepki vermez, Barış kesinlikle verecek.
"Tomris, bunu yapmayacaksın." İlk defa yüzü bu kadar ciddi duruyordu.
"Ben yapmazsam, sen yapmazsan söyle bana kim yapacak? Kadının hayat enerjisi oğluyla gitmiş gibiydi. Üzüntüye dayanamayıp intihar emeye kalkarsa pişman olursunuz ama son pişmanlık hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Aksine yeni pişmanlıklar eklenecek ve büsbütün parçalanacaklar, zaman her şeyin ilacıdır derler. İlaç iyileştirir ve o hastalıktan iz kalmaz ama vicdanını zamanla iyileştiremezsin, ferahlatamazsın." Sesim düşündüğümden sakin çıkmıştı.
"Bize düşmez, Barış kendi kararlarını kendi verebilecek yaşta bir birey. Biz kimseye karışamayız Tomris. Lütfen daha fazla kurcalama." Dedi. Peki ben bunu kabul eder miyim? Hayır.
"Barış hislerinden dolayı doğru düşünemiyor. Sen ve annesi arasında seçim yapmak zorunda kalmış ve seni seçmiş. Peki söyle bana bu seçime onu zorlayan kim? Sensin ve bozduğun şeyi düzeltmek senin sorumluğunda. İstemeyerek de olsa yapmış olabilirsin ama günün sonunda isteyip istememenin bir önemi yok. Birisi üzgün ve oğlunu bekliyor diğeri seçime zorlanmış diğeri ise anne sevgisi bile tatmamış ama seçimin sonucunda söz söylemek bile düşmemiş." Artık ikna olması gerekiyordu çünkü bir kelime daha ederse, hiçbir şekilde umrumda olmayacak ve bildiğimi yapacağım.
"Bana akşama kadar zaman ver, söylediklerini düşüneceğim." Dedi.
"Veya söylediklerimi Barış'a ileteceksin ve bana karşı dikkatli olmasını söyleceksin. Nerden bilebilirim sadece düşüneceğini?" Dedim çünkü ben babama bile güvenmem.
"NBG sözü veriyorum. Noyan sözü değil, çünkü Noyan hisslerini dikkate alır ama NBG öyle değil mantığıyla hareket eder." Dedi ve ona vakit vermeyi tercih ettim.
Odadan çıktım, kabul edeceğine eminim. Hangi mantık bunu kabul etmez ki? Bence edecek bu yüzden onu beklemeden bir plan yapmalıyım.
Bahçeye çıktım ve tekli koltuklardan birine oturdum. Kolayca planım şekillendi.
Yine bir akşam yemeği bu sefer davetsiz misafirli. Yemeğe ikisini de ben davet edeceğim çünkü bir yanım Noyan ile olan arkadaşlıklarının bitmesini istemiyor aslında ne önemi var ki her şekilde bana yardım ettiğini akıl edecek. Başta ikisiyle yemek yerken Noyan'ı çağırma fikrini ortaya atacağım ve o da gelecek yemeğe devam ettiğimiz sırada nedensiz bir şekilde aynı yere Nisa ve Barış'ın annesi gelecek çünkü o kadını da yemeğe davet edeceğim sadece farklı saattler. Masamız direkt kapıya bakan bir yerde olacak, kadının masası ise tam olarak sol tarafta olacak.
Bence gayet açık bir plan ve basit. O kadının telefon numarasını nasıl bulacağımı düşünmedim bile çünkü Noyan da vardır.
Silah atış yerine geldim. Bir türlü zaman geçmiyordu ve en eğlenceli şey benim için silah atışıydı.
Bir tanesini seçtim ve en uzaktaki hedefe odaklandım. Nişan aldım ve tam on ikiden vurdum, sırayla tüm hedefleri vurduğumda arkamdan yürüme sesleri geldi. Noyan olduğunu düşündüm ve bakmadım bile. Ok atma yerine doğru ilerledim.
Geldiğimde adım sesleri ve durdu demek ki beni izleyecekti, bilerek kaçırıp zayıf olduğumu düşünmesini sağlayıp onu yarışa davet edecektim.
Hedefleri tam on ikiden vurmamaya özen gösterdim ve hiçbirini vuramadıktan sonra "Ah be yine ıskaladım daha çok çalışmalıyım ya da babamdan tekrar okçuluk dersi mi alsam" dedim.
Tam tahmin ettiğim gibi Noyan konuşmaya başladı, "Silah atışlarında hepsini on ikiden vuran insan ok mu atamıyor? Güleyim de boşuna gitmesin. Başkası yerdi iyi oynuyorsun da bana sökmez be Tomris." Hadi canım çok güzel oynamıştım nerden anladı? Zannettiğimden zeki olabilir.
"Silah ile ok aynı şey mi bay zeki? Silahı çoğunlukla kullanırım ve elim yatkın ama 7/24 ok atmıyorum ya hani" bence gayet mantıklı.
"Baban ok konusunda çok iyi olduğunu söylemeseydi cidden inanırdım. Gözümün içine bakarak yalan söyleyebiliyorsun, sesin kendinden emin ve doğruymuş gibi çıkıyor. İyi oyuncusun, ilerde çok işimize yarar ama ortağına bunu silah olarak kullanma o silah bir gün sana çevrilebilir" Dedi. Babam yine haddinden fazla bilgi vermiş, şaşırmadım.
Bir şey demedim ve tekrar ok atmaya başladım hepsini teker teker on ikiden vurdum. Atıcılık yapmayı çok severdim, attığımı vururum. Kendime en güvendiğim konudur.
"Bence kafamıza elma koyup vuralım nasıl fikir? Bence harika, ben sana güveniyorum canım tehlikede değil rahatım" dedi. Bir de bana sor, onca eğitim almış olabilir ama hata yapabilir. Her şeyden önce bence bu çok gereksiz bir istek ama yine de ortağıma güvenmeyi seçtim ve kafamı onaylar anlamda salladım.
Gidip elmaları getirdi.
"İlk ben atacağım ve ayrıca ne bu elma vurma sevdası herkeste." Dedim çünkü kendimi kaçırttığımda aynı şey olmuştu.
Duruşunu daha da dikleştirdi ve uzak bir mesafeye gitti. Elmayı kafasına koydu ve ciddi anlamda gözünde hiç korku yoktu.
Elime ok ve yay aldım. Nişan aldım ve vurduğumda tam olarak elmanın ortasından vurmuştum. Sıra ona geldiğinde az tırsmadım değil ama belli de etmedim. İçime huzursuzluk düştü ve ciddi anlamda bir şey olacak gibi hissettim.
"Noyan yapmasan olur mu?" Diye sordum çünkü his çok yoğundu ve kesinlikle bir şey olacaktı. Etrafa gözlerimi gezdirdim, henüz bir hareketlenme yoktu.
"Hadi ama bana bu kadar mı güvenmiyorsun ortak" dedi ve göz kırptı. Mesele ona güvenmemek değildi ama yine de hiçbir şey demedim.
Aynı şekilde uzağa geçtim elmayı kafama koydum etrafa son kez göz gezdirdim. Rahatlamak adına gözlerimi kapattım.
Beklemeye başladığımda his güçlendi ve hissimin doğru olduğuna karnımdaki acıyı hissedince anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbin Ağacı
Mystery / ThrillerNeden bir katile dönüştüğüm için özür dileyeyim ki? Hiç kimse beni bu hale getirdiği için özür dilemedi...