Noyan'ın ağzından...
Her şey cennet gibiydi bana "Evet." Cevabını vermişti. Rüya mıydı? Bence hayır.
Bütün kalbimle ona sarıldım onu bırakmak dahi istemedim.
Tomris bir anda anlam veremediğim şekilde beni yere itti ve bir kurşun sesi geldi.
Hayır, Tomris vurulmamıştır.
Hayır, bu olmadı.
Noyan saçmalama hayır bu olmadı.
O tarafa bakmam gerekiyordu ama korkuyordum.
Herkes çığlık atıyordu.
Sahi Tomris'in niye sesi çıkmıyordu?
Hayır, ona gelmedi. Biliyorum.
Gözlerim Tomris'i buldu. Herkes etrafta kaçışıyordu.
Tomris niye yerde yatıyordu? Yorulmuştur o yüzdendir.
O kırmızı sıvı kan değildir değil mi? Birisi üstüne bir şey dökmüş olmalı sonuçta telaşlılar.
"Tomris uyan bak üstüne bir şey dökmüşler." Çok yorulmuş olmalı çünkü beni duymuyordu.
Güçsüzlükle kalktım Tomris'in yaninda diz çöktüm. Kolunu dürttüm "Tomris kalk korkuyorum. Lütfen kalk Tomris lütfen!"
Bir elimi bacaklarının altından geçirdim bir elimle de sırtını destekledim ve yerden kaldırdım. Üstündeki kırmızı şey yere damlıyordu. Resmen kızın üstüne boşaltmışlar içeceği ne kadar dikkatsizler.
Onu arabaya taşıdım ve hastane yolunu tuttum çünkü uyanmıyordu. Belki çok yorulduğu için ağrıları vardır doktorlar elbet çözüm bulur.
Dikkatlice arka koltuğa yerleştirdim.
Hayatımın en hızlı araba kullanışını gerçekleştirdim. Benim kabalığım ya Tomris'in canı acıdıysa?
Ya bir canı bile yoksa? Hayır, sus o lanet çeneni kapa Noyan hiçbir şeyi yok sadece yorgun.
Hastaneye vardığımızda onu dikkatlice aldım ve acilden girdim. Bizi görenler hayretle bakıyordu sanırım Tomris'in üstündeki kırmızı içeceği kan zannettiler ne komik ama?
Beyaz önlüklü insanlar Tomris'i benden aldı. Bir tanesi elini nabzına götürdü ah sanırım öldüğünü düşünüyor. Tamamen yanılıyor.
"Hasta ex olmuş bile."
"Hayır! Olmadı, olmadı, olmadı. Bir şey yapın o çok yorgun!"
"Beyfendiye bir sakinleştirici yapın."
"Bana bak doktor! O yorgun onu iyileştir ben sakinim görmüyor musunuz?"
"Beyfendi maalesef..."
Yalan söylüyorlar gidip kendim bakmalıyım.
İki parmağımı nabzına koydum neden bu kadar soğuktu? Hayır, hiçbir belirti yoktu. İçeceğin döküldüğü yere kulağımı dayadım. Hayır, hayır, hayır. Bu olamaz, olmamalı.
Ben Noyan Bahadır Gökalp ilk defa kendimi bu kadar çaresiz hissediyorum.
Ben Noyan Bahadır Gökalp ilk defa kendimi güçsüz hissediyorum.
Ben Noyan Bahadır Gökalp ilk defa yere çöküyorum.
Ve ben Noyan Bahadır Gökalp ilk defa ağlıyorum.
Hareketlenmeler başlamıştı ve o tarafa baktığımda Tomris'i götürüyorlardı.
"Hayır! O bana yeni gelmişti, lütfen götürmeyin. Yapmayın durun." Yerimden kalkamıyordum hayır, olmuyordu. Bacaklarıma ne olmuştu?
Bu kabus bitmeliydi.
"Noyan!" Barış'ın sesini duymuştum.
"Barış, kalkamıyorum Tomris'i götürdüler lütfen onu getir buraya. Biliyor musun evlilik teklifi ettim ve evet dedi inanabiliyor musun?"
Barış sırtımı sıvazladı.
"Hadi Tomris'i getir, lütfen!"
"Kardeşim biliyorum şoktasın ama-"
"Hayır öldü deme çünkü ölmedi sadece yorgun."
"Çok üzgünüm..."
"Bunu kim yaptıysa bul ve çocuk yurdu hayvan barınağı yaptır çünkü benim buna zamanım olmayacak."
Tomris'i son kez görmeye gittim.
Morga.
"Beyfendi girmeniz yasak!"
Umrumda değildi ve girdim.
Tomris ordaydı yüzü solgundu, nefes almıyordu ve atan kalbi yoktu.
Ben burdaydım, yaşıyordum atan bir kalbim yoktu.
Ona dokundum kaskatıydı.
Saatlerce başında ağladım onunla olan anlarımızı düşündümo gülüşünü. Benim için ölmüştü ve bende onun için öleceğim böylece sonsuz olacağız. Sonunda kalkacak gücü buldum ve son kez ona baktım son kez ve ilk kez onu öptüm.
Evin yolunu tuttum. Tomris'e ait olan her şeye son kez baktım çünkü benim de son günümdü.
Tomris'in evi kirlenmesin ben dışarı gideyim.
Silahı aldım tetiği çektim. Tomris'i gördüm "Yapma beni kalbinde seninle yaşat." Diyordu ama dinlemedim "Umarım orda buluşuruz, ilk ve son aşkım."
-SON-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbin Ağacı
Mistério / SuspenseNeden bir katile dönüştüğüm için özür dileyeyim ki? Hiç kimse beni bu hale getirdiği için özür dilemedi...