Noyan'ın ağzından...
Tomris elmayı kafasının üstüne koydu sonra gözlerini kapattı ama dikkatimi çeken şey gözlerini kapatmadan önce etrafa bakışı olmuştu. Sanki etrafta bir şey olduğunu düşünüyor gibi tedirgince bakmıştı.
Durduk yere etrafına bakmış olamaz veya olabilir mi? Hayır, hayır kesinle olamaz. Bu yüzden ok ve yayı indirdim tam etrafa bakmaya yöneldiğimde arka taraftan gelen bir ok Tomris'i buldu.
Arkama dahi bakmadım önceliğim Tomris oldu ve koşarak yanına gittiğimde çok kan kaybediyordu gömleğimi çıkardım ve tampon yapmaya başladım bir yandan Nisa'yı arayıp acilen hastane olarak kullandığımız yere gitmesini söyledim.
Dikkatlice Tomris'i kaldırdım ve arabanın arka koltuğuna yatırdım. Zaman kaybetmeden oraya vardığımızda bizi bekleyen ekibi gördüm.
Hepsi dikkatle Tomris'i aldı ve koşarak ameliyathaneye gittiler. Peşlerinden koştum ama içeri alınmadım.
Benim suçumdu onun etrafa bakan tedirgin gözlerini gördüm ve istemediğini söylemesine rağmen olayı güvene getirdim.
Son pişmanlık cidden hiçbir şeyi çözmüyormuş.
15 saat geçmişti koskoca 15 saat hiçbir haber dahi yoktu. Sadece koşuşturmalar vardı. Ben ise öylece yere çökmüş onu düşünüyordum. O güzel saçlarını, gözlerini, bakışlarını... Onu ilk gördüğüm anı unutamıyordum. Kadere inanıyorum, bir insan kaderinde varsa er ya da geç seni bulur. Yoksa zorlamaya da gerek yok.
Barış'ı aradım ve konuşmaya başladım
Noyan: Barış çok kötü şeyler oldu. Tomris-
Barış: Biliyorum kardeşim, yorma kendini. Şuan bunu yapan kişinin peşindeyiz. O evi nasıl buldu bu bile şaşırtıcı. Kamera kayıtlarına baktığımızda tamamen kırmızı giyinmiş bir adam görüyoruz öyle ki maskesi bile kırmızı. Sizin yanınıza geldiğinde hiç beklemeden tam kafasını nişan alıyor ancak sen hareketlenince odağı bozluyor ve aceleyle kalbine yakın bir yeri vuruyor. Arkasına bakmadan dahi uzaklaşıyor. Arabasına ulaştık ve araştırıyoruz sana söz veriyorum bulacağız Noyan sakin kal.
Noyan: Sağ ol kardeşim. Bulun ve direkt beni arayın kılına bile zarar gelmesin, bizzat ilgileneceğim. Kalbimi acıtan şey ne biliyor musun? Başta huzursuz olduğunu anlayıp hiçbir şey yapmamam bildiğin kız hissetmiş Barış ve ben hiçbir şey yapmadım. Muhtemelen onu, benim vurduğumu düşündü.
Barış: Kardeşim olan oldu, zamanı geri alamayız. Ders al, Tomris'in hislerini göz ardı etme ve onu dinle.
Dediğinde hiçbir şey demeden telefonu kapattım.
1 hafta sonra...
Yaşıyor gibi hissetmiyordum. Ok birçok organına zarar vermişti ve doktorlar yaşaması bile mucize diyordu. Bütün günüm burda kapının önünde geçiyordu ama zaman asla geçmiyordu.
1 haftadır hayat mücadelesi veriyordu, göremiyordum bile onu. Sürekli ameliyatlara giriyordu, o bünyesi nasıl kaldırıyordu? Güçlü bir kadın biliyorum elbet ama keşke o değilde ben vurulsaydım. Eminim ki okun acısı, kalbimin acısından daha az acıtırdı.
Nisa odadan çıktı, fazlasıyla çökmüştü. Kendi halimi bilmiyordum bile, tek umursadığım Tomris'in haliydi.
"Noyan, biraz evine gidip dinlen. Burda olman hiçbir şey ifade etmiyor. O sadece uyuyor, uyanır veya uyanmaz bilemem bile. Sadece kendi savaşında o galip gelebilir, ben yardım etmekle yükümlüyüm. Biliyorum, kendini suçluyorsun koruyamadığın için ama fark etmediğin bir şey var sen süper kahraman değilsin, insansın. İnsanlar sınırlı güçlere sahiptir. Aslında onu kurtardın biliyor musun? Eğer oku bırakıp hareketlenmeseydin tam alnından vurulacaktı ama sen bir şeyler olduğunu anladın ve onu kurtarmış oldun." Dedi. Haklıydı ve bu konuşmayı vicdanımı rahatlatmak için yapmıyordu doğru olduğu için yapıyordu. Ona bunu yapan bulunmuştu ama adını dahi duymak istemedim sadece kapıda bekledim. Haklıydı, kendime gelmeliydim. Ona sonsuz güveniyorum, o pes etmez.
"Eve gitmek için tek bir şartım var. Onu göreceğim." Dedim. Tek isteğim buydu.
"Temas yok. Sadece konuşacaksın 3 dakikan var. Özel kıyafetlerini giy seni bekliyorum." Dediğinde ona minnettar bir şekilde baktım. Kıyafetleri olabilecek en hızlı şekilde giydim.
İçeri girdiğimizde Nisa bizi yalnız bırakmak adına çıktı. Yavaşça Tomris'e yaklaştım. Bedeni ölü bedeninden farksızdı onu bu şekilde görsem ve kalbinin attığına dair kanıt olmasa öldüğünü düşünürdüm.
"Tomris, ben geldim. Ortağını yalnız bıraktığın için seni esefle kınıyorum." Dedim ve bekledim. Sanki cevap verecekti niye bekliyorsam. Belki bir umut...
"Baş belası eksik olunca dünya sıkıcı oluyormuş, odama ansızın giren birisi yok mesela veya sürekli bana karşı çıkıp meydan okuyan." Diye devam ettim.
"Biraz çabuk iyileş lütfen, Barış ve Nisa'yı kim annesiyle bir araya getirecek?"
"Sesini özledim. Keşke bana bağırsan ama yine de cevap versen, hakaret etsen bile sorun olmayacak."
"Seni anladım Tomris, gerçekten ileriyi düşünerek yaşamalıyız. Son pişmanlık hiçbir şeyi değiştirmiyor."
"Bu arada sana mavi yakışmamış, kırmızı daha çok yakışıyordu sırf bu yüzden bile uyanırsın bence."
Geriye kalan sessizlikti umudumu yitirmedim. Bekledim, bekledim ve bekledim... Hiçbir hareketlilik yoktu. Zamanım dolduğunda kalkmak için hareketlendim. Kapıya yaklaştığımda son kez dönüp baktığımda gördüğüm şey ile duraksadım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbin Ağacı
Mystère / ThrillerNeden bir katile dönüştüğüm için özür dileyeyim ki? Hiç kimse beni bu hale getirdiği için özür dilemedi...