1.0

315 219 82
                                    

Ölüye hesap sorulmaz fakat ben her gece yüzleşmek zorunda kaldım kendimle.

***

Bir damla şüphe... Kanıma karışan ve beni içten içe zehirlemeye başlayan şey buydu. Biliyordum ki, daha doğrusu öğrenmiştim ki, şüphenin zerresi girse vücuduna artık hiçbir şeyi geri alamazdın. O artık her bir hücrene nüfus ederdi, hücrelerini öldürene dek savaşırdı. Tıpkı bir kanser gibi, tüm bedenini ele geçirmeye çalışır ve başarırdı.

Kaç dakikadır mutfaktaydım, bir fikrim yoktu. Devrim duştan çıkacağı sırada telefonunu hızlı bir şekilde bıraktığı gibi yerine koymayı başarmıştım. Aklım hala okuyamadığım cümlelerde kalsa da ona bir şey belli etmemiştim. Belli ki Reyhan'la benim hakkımda konuşmuşlardı, belki de kalp çarpıntılarımı ona sormuştu.

''İyi de sana neden söylemedi o zaman? ''diye sordu On Yedi. O benden daha çok sinirlenmişti bu duruma, bunu anlıyordum. Henüz toy olduğu için sinir hakimiyeti fazla iyi değildi fakat sinirle hareket edecek biri değildim ben.

''Belki de söylemeyi unuttu. '' diyerek onu savundum. Aklından çıkmış olabilirdi, insanlık haliydi. Ocaktaki cezveyi alıp fincanlara Türk kahvesini bölüştürdüm. Onunla konuşacaktım, biraz ağzını aramakta fayda vardı.

Kahveleri alıp salona geçtiğimde koltukta oturuşunu düzeltti, elindeki telefonu yanına koydu ve uzattığım tepsiden kahvesini alıp masaya doğru koyduğunda ben de kahvemi alıp yanına oturdum. Sessizdik, oysa benim içim içimi yiyordu. Az önceki sakin halim yerini başka birine bırakmıştı. Bağıra bağıra ona hesap sormak istiyordum, bu durum beni rahatsız ediyordu. Bana haber vermeden Reyhan'a benim durumumu sorması bile aklımı kurcalamaya başlamıştı.

''Eline sağlık, kahve çok güzel olmuş. '' dediğinde tebessüm ettim.

''Afiyet olsun. '' dedim ve biraz duraksayıp ekledim. ''Arkadaşın başka bir şey dedi mi? ''

''Hayır, başka bir şey söylemedi. Zaten muayene etmeden bir şey söylemesi güç. '' dedi ve elini uzatıp saçlarımla oynamaya başladı. Bu sık yaptığı bir şeydi, saçlarımı karıştırıp uçlarıyla oynamayı severdi.

''Başka bir arkadaşın var mı peki sorabileceğin? ''diye sorduğumda eli duraksadı, kaşlarını çattı. Düşünüyor gibi gözüküyordu.

''Aklıma gelen biri yok şuan. En iyisi zaten randevu alıp hastaneye gitmek. '' dediğinde sinirlenmiştim. Neden söylemiyordu hala Reyhan'la konuştuğunu?

''Saklayacak bir şey mi konuştular acaba? '' dedi On Yedi ve bunun ihtimali kalbimi acıtmaya başlamıştı.

''Sen duştayken bildirim sesi geldi telefonuna, ben de arkadaşın başka bir şey yazdı diye düşünmüştüm. '' dedim ve kahvemden bir yudum aldım. Sıcak kahve dilimin ucunu yaktı usulca.

''Bakmadım henüz mesajlara, belki yazmıştır. '' derken yanına koyduğu telefonunu eline aldı. Mesajlara bakmasını sabırla ve aynı zamanda büyük bir sabırsızlıkla bekliyordum. Kalp atışlarım hızlanmıştı, ona söyleyeceklerimi düşünüyordum.

''Sınıf grubundan gelmiş birkaç mesaj ve Serhat yazmış. Ona notları atacaktım, unutmuşum. Onu söylüyor. '' dedi ve telefonu kapattı. İçimin hayal kırıklığıyla dolduğunu hissettim.

''Neyi bekliyorsun Meyra, sana basbayağı yalan söylüyor işte! ''

''Bu kadar mı yani? Başka yazan olmamış mı? '' diye irdeledim konuyu. Omuz silkerek, ''Hayır, olmamış. Başka kim yazacaktı ki zaten? ''dedi. Gözlerimden saçılan ateşleri görmüş olacak ki telefonunu bana doğru uzattı.

On Yedi - Otuz YediHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin