1.4

237 178 38
                                    

Bu seninle son konuşmamız,
Biri gelip alacak seni benden.

***

Puslu bir hava, güneşin nerede olduğundan bihaber bulutlar yeryüzüne inmiş. Derin bir nefes alsan tüm gökyüzü akciğerlerine dolacak ve seni zehirleyecek sanki. Öyle bir hava ki bu göz gözü görmezken kendini aramaya çıkmışsın dışarıya, bulmuş musun, bulamazsın ki. Nasıl bulacaksın? Böyle havalar mahveder insanı, buhrana sürükler. Böyle havalar dindirmez acını, kan kussan pansuman yaptırmaz.

Böyle havalar öldürür insanı, içinde sevgisiz bir çocuk bırakır.

Sahi, o beni böyle bir havada mı sevmişti? Beni seven kimdi?

On Yedi her zaman giydiği beyaz elbisesiyle belirdi karşımda. Yere kadar uzanan eteği çamur içindeydi, çıplak ayakları soğuktan morarmaya yüz tutmuştu. Solgundu, yorgun gözüküyordu. Derin soluklar alırken göğsü şişip sönüyordu.

''Nerede kaldın? ''diye sordum ona. Göğün karanlığı saçlarına karıştı, bir yel esti ardından. O esintiyle birlikte cılız bedeni titredi.

''Üşüyor musun? ''aslında üşüdüğünü görsem de sorma gereği hissetmiştim. Başını belli belirsiz salladı, üstümdeki ceketi alelacele çıkardım ve ona doğru uzattım.

''Gerek yok, ısındım bile. '' dediğinde kaşlarımı çattım istemeden. Parmaklarının titrediğini ve hatta dizlerinin titrediğini görüyordum.

''Nasıl? '' dedim, nasıl ısınmıştı?

''Bileklerimle. '' diyerek kollarını bana gösterdi. Derin çizikler, kanının oluk oluk akmasına neden oluyordu. Kollarından akan kanla önce elbisesi kirlendi, ayaklarının üstüne damlayan kanları izliyordum.

''Bunu nasıl yaparsın? '' diye bağırdım sadece, dudaklarım konuşmaya çalışsa da devamını getiremiyordu.

Sanki o kesikler onun kollarında değildi, beni incitmişti bir hiç uğruna. Hiç acımadan bulduğu ilk cam kırığı veyahut keskin bir bıçakla işini bitirmişti kolumun. Onun da canı yanmış mıydı? Kaç kesik atmıştı? İlk kesikten sonra eli titrememişti, nasıl titremezdi? Kanla kaplı her bir izin bedelini bana ödetmişti.

''Bunu bana sen yaptın! ''diye bağırdı, bağırışıyla yüzüne baktım. Dehşete düşmüştü, yeşil harelerinde tek bir duygu barındırıyordu: Korku. Neyden korkuyordu?

''Ben yapmadım! '' diye bağırdım fakat sesimi sadece ben duydum. Neden konuşamıyordum?

Zayıf düşen bedeninin her yeri kanla kaplanmıştı artık.

''Sen yaptın bunu. ''attığı kahkahayla içim titredi. Yeri göğü inleten bir gülüş savurdu ortaya, ağzından kanlar dökülürken. Dudaklarında esir olan tüm kanı serbest kaldı.

''Beni bu hale sen getirdin! ''

Gözlerimi araladığımda kulağıma dolan Devrim'in telaşlı sesiyle kendime geldim.

''Meyra iyi misin? '' yatağımın kenarına oturmuş ve endişeyle bana bakıyordu.

Nasıldım? Neden bu kadar yorgun hissediyordum? Sanki uyumak yerine çok yorucu bir iş yapmıştım, tüm bedenim ağrıyordu.

Gözlerim ister istemez bileklerimi arşınladı, rüyamın etkisinden hale kurtulabilmiş değildim. On Yedi'yi banyoda o halde gördükten sonra ona bir daha bunu yapmaması gerektiğini uzun uzun açıklamıştım. Kesikleri derin değildi fakat bir dahakine bu kadar şanslı olmayabilirdi. Bana söz verememişti, söz almıştı. Onu bir daha yalnız bırakmayacağıma dair bir söz...

On Yedi - Otuz YediHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin