0.8

323 226 62
                                    

Külü ateşle korkutamazsın.

***

Duyduğum sözler, inkar edemediğim gerçekler ve hissetmeyi reddettiğim tüm kötü duygular bedenimi sardığında benim yapabildiğim tek şey gözyaşlarıma sığınmak oldu. Olabildiğince hızlı yürüyordum, sanki biri beni kovalıyordu fakat öyle değildi. Kalabalık caddenin, sarhoş insanların ve sokağın dört bir yanını istila etmiş kedilerin arasından sıyrıldım ve tramvaya doğru ilerledim.

Biliyordum, bu his her daim benimle olacaktı artık. Ben orada geçmişimin henüz tamamını bilmediğim bir kısmıyla yüzleşmiştim, az da olsa. Öyle kasvetli bir karanlıktı ki bu, anımsayamadığım her bir hatıra beni soluksuz bırakacak güçteydi. Zordu, biliyordum. Kabul etmediğim her şey elime yüzüme bulaşmıştı, nasıl görmezden gelebilirdim artık? Bir insan yaptığı hatanın bedelini ödemeliydi, belki tekrar boğulmayacaktım o suda fakat girmiştim bir kere içine işte, nasıl ıslanmadığımı söyleyebilirdim ki?

Bir bataklıktan ona bulaşmadan nasıl kurtulurdun, her bir yanın çamur olduğunda nasıl temizim derdi insan?

Tramvayda yol boyu düşündüklerim hep aynı cümlelerdi, iki dudağı arasından dökülen o zehir zemberek cümleler işte... Gerçekten seviyor muydu beni veyahut doğru muydu söyledikleri? Anlattığı gibi miydim onunlayken, sahi, biz ne yaşamıştık nereden bilebilirdim ki?

''Mutluydun Meyra, mutluyduk ikimiz de. Sen ondan kopmazsın, kopamazdın. Ne halde bıraktın onu arkanda, hiç düşünmüyor musun? '' On Yedi'nin ağlayarak kurduğu cümleler bir süre beni düşündürdü tekrar.

'Ben Devrim'i seviyorum On Yedi, bunu kabul etsen iyi olur. Geçmişi irdelemeye gerek yok. ' dedim ve konuyu kapatmaya çalıştım.

O konuyu daha da araladı, o an bunu fark etmesem de zihnimde hiç kapanmayacak bir kapıyı ilk kez tıklatmış oldu. ''Onun yalanlarını öğrendiğinde yaşadığım hayal kırıklıklarını hala hissediyorum Meyra, hala aynı aptallıkları yapıyorsun! ''

Ona yanıt vermedim, oysa bu konuyu daha çok üsteledi. Onu duymam için bağırdı, bağırdı ve daha çok bağırdı. Çıldırmış gibiydi, başıma giren ağrıyla birkaç saniye gözlerimi kapattım. Şakaklarımı parmak uçlarımla arşınladığımda biraz iyi gelmişti. Onu arada sırada yoksayabiliyordum fakat kafamda oluşturduğu bu gürültü beni her zamankinden çok rahatsız ediyordu.

İnmem gereken durağın adını duyduğumda aniden ayağa kalktım ve başımın dönmesiyle düşecek gibi oldum, bu onu birkaç saniye sustursa da tramvaydan inmemle tekrar konuşmaya devam etti.

'On yedi, yeter. ' bunu söylerken sinirli değildim, aksine üstümde garip bir sakinlik vardı. Sözümü dinlemedi ve işini yapmayı sürdürdü, ben de kulaklıklarımı taktım ve müzikle sesini bastırmayı tercih ettim.

Eve geldiğimde huzursuzdum, Batuhan telefonumu birkaç kez aramıştı fakat ona geri dönmek yerine mesajlar da dahil olmak üzere tüm aramalarını sildim. Tedirgindim, evin içinde bile olsam güvende hissetmemeye başlamıştım. Soluklarımın yavaş yavaş hızlandığını hissediyordum, içimin rahat olması için evdeki tüm odaları kontrol ettim. Elbette kimse yoktu ama yine de korkum hala hat safhadaydı.

Sakinleşmek için kendimi koltuğa bıraktım ve derin nefesler almaya çalıştım, ellerim titriyordu. Sanki bir okyanustaydım o an. Derin suyun içinde bir kara parçasından mahrum bırakılmış, terk edilmiş, kimsesiz... Soluk aldıkça dibe batıyor gibi hissediyordum, her bir kulaç beni derine çekiyor ve soluğumu kesiyor, kurtulmak için çabalıyorum fakat gücüm tükenmek üzere...

Kalp atışlarım tüm vücudumu etkisi altına aldığında güçlükle telefonumu çıkardım ve Devrim'i aradım. Çalar çalmaz telefonu açtı.

''Efendim sevgilim? '' dediğinde kulaklarıma dolan kadife ses tonu parmak uçlarıma kadar beni uyuşturdu.

On Yedi - Otuz YediHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin