4.4

54 11 7
                                    

Ve gün gelir, herkesten saklanan sırlar birine anlatılmak istenir.

***

Gözlerimi aniden araladım, öyle ani uyanmıştım ki bir an nerede olduğumu anımsayamadım. On Yedi her zamanki konuşkanlığıyla beni uyandırmayı başarmıştı işte, Otuz Yedi'den bir ses yoktu. O da benim gibi uyandırılmanın vermiş olduğu mahmurluğundaydı sanırım.

Gözlerim açık olsa da algılarım yavaş yavaş açıldı ve doğrulduğum yatakta tüm bedenimi bir panik ele geçirdi. Evimde değildim. Evet, şuan fark ediyordum ki kesinlikle evimde değildim. Gözlerimi açtığımda genelde ilk gördüğüm şey gardırobum olurdu ancak bu odada alışkın olduğum hiçbir şey yoktu. Neredeydim ben? Ne olmuştu?

Daha doğrusu kimin evindeydim?

Dün geceye dair bazı anlar kafamda canlandığında yavaş yavaş neler olduğunu anlamaya başlamıştım. Rezil olmuştum, öyle böyle rezil olmamıştım hem de! Onun karşısında nasıl ağlardım, nasıl öyle cümleler kurardım? Utançtan dişlerimi sıktığımı fark ettiğimde kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

Bir daha o kafeye adım dahi atamazdım.

''Ani karar vermekte Meyra gibi ol. ''dedi On Yedi, dalga geçerek.

''Kendimi şuradan atmadığıma dua et. ''diyerek iç çektim.

Otuz Yedi, ''Bizi neden eve bırakmadı? ''diye sorduğunda tüm vücudumun gerildiğini hissettim. Son hatırladığım şey Ecevit abiyle arabada olduğumdu, ondan sonra ne olmuştu?

İhtimaller kafamda dönerken korkuyla battaniyemin altına baktım. Kıyafetlerim tamdı. Emin olmak için birkaç kez kontrol ettim ve kesinlikle giyinik olduğuma emin oldum. Bu biraz olsun içimi rahatlatmıştı.

On Yedi ''Bizimle yatmadı mı yani? ''diye açık açık korkumu dile getirdi.

''O öyle biri değil. ''dedi Otuz Yedi.

On Yedi alayla, ''Bizi evine atmış ama neticede. Belki de işimiz bittikten sonra giyinmeyi akıl etmişizdir. ''dediğinde daha çok gerilmiştim.

''Biz öyle bir şey yapmış olamayız! ''dedim, aslında onlara değil kendime söylüyordum.

Bunu nasıl anlayabilirdim ki?

''Onun bize dokunmak isteyeceğini sanmıyorum. ''dedi Otuz Yedi. Aslında haklıydı, o bana hiç dokunmamıştı.

Hayır, dokunmuştu. Dün gece saçlarımı okşarken temas etmişti. O an gözlerimin önüne tekrar geldiğinde Otuz Yedi ister istemez heyecanlandı. O anlarda ellerini saçlarımda tekrar tekrar hissettim ve içim anlamsız bir mutlulukla dolup taştı.

Yataktan kalktığımda önce etrafa kısaca göz attım. Burası yatak odasından ziyade bir salon gibiydi. Eşyaların çoğunluğu koyu griden oluşuyordu. İki tane büyük koltuk karşılıklı duruyordu ve bir tanesi benim için yatar pozisyona getirilmişti. Üstüne çarşaf serilmiş ve battaniyeyle birlikte yastık koyulmuştu. İki koltuğun arasında bir tane sehpa duruyordu, tam karşı duvarda da geniş bir kütüphane vardı. Odada televizyon olmadığını o an fark etmiştim. Cam kenarına bakışlarım kaydığında tekli bir koltuk dışarıya bakacak şekilde yerleştirilmiş ve önüne küçük bir sehpa koyulmuştu. Sehpanın üzerinde sigara paketi, çakmak ve bir tane kitap duruyordu. Anlaşılan burası onun dinlenme köşesiydi.

Önce okuduğu kitaba bakmak istediğim için cam kenarına doğru yürüdüm. Bir suçlu gibi hissediyordum kendimi o anlarda. Kuralları çiğneyen, çiğnedikçe kendini yasaktan alıkoyamayan bir suçlu...

İdama mahkum bir suçlu. Ölmeyi günahla sağlayacak aciz bir suçlu...

Okuduğu kitabı elime aldım. Nihal Atsız'ın bir kitabıydı: Ruh Adam. Bu kitabı daha önce gördüğümü hatırlıyordum, konusu hakkında bir fikrim yoktu. Kitap kapağına el yazısıyla bir ek kazıdığını fark etmiştim.

On Yedi - Otuz YediHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin