Bir sevgi zerresi yaşatır seni ya da öldürmez, süründürür.
***
Söylediği gibi itiraz kabul etmeyen bakışları birkaç saniye daha yüzümde oyalandıktan sonra yere düşen çantamı aldı. Yanıt vermek yerine ona bakıyordum. On Yedi henüz sakinleşmiş değildi ve Otuz Yedi'nin de iyi olduğunu söyleyemezdim. Ecevit'in varlığı onu geriyordu, bunu o an fark etmiştim. Kalp atışlarını hissedebiliyordum. Düşünceleri tüm zihnimi susturuyordu, kendisinin bile düşünmek istemediği şeyleri duyuyordum.
Otuz Yedi'nin duvarları vardı, yıllarca gökyüzüne doğru uzattığı yıkılmaz duvarlar... Belki aşmanın vakti gelmişti. Gelmişti de tek tuğlanın eksikliği ömründen ömür gidiyor gibi düşündürüyordu. Çünkü onlar olmadan savunmasız kalırdı, çünkü onlar yoksa üzüntü var demekti.
''Hadi kalk bakalım. Ayak bileğinde herhangi bir şey var mı? Ağrı hissediyor musun? ''diye sordu Ecevit abi.
Yanıt veremedim. Evet, tam da böyle olmuştu. Bu ruh hali öyle berbat bir şeydi ki konuşmayı unutmaya başlamıştım, yanıt beklediğini dahi sonradan fark etmiştim. Çünkü bir yandan On Yedi bağırıyor ve asla o arabaya binmeyeceğini söylüyor, binersem kendini arabadan atmakla tehdit ediyordu ve bir yandan da Otuz Yedi bu kez bana ihanet ederek On Yedi'ye destek veriyordu. Asla Ecevit'le aynı arabaya binmeyeceğini söylüyordu.
Onu şimdi anlıyordum. Kaçtığı şeyin ne olduğunu şimdi görüyordum. Belki kalp atışlarını duymasam bunu başka bir şeye yorabilirdim ama o çokça korku dolu yüreğinde bir sevgi kırıntısı besliyordu. Belki de şefkat... Merakın getirdiği ufak bir sevgi zerresi tüm benliğini sarsmıştı.
''Meyra beni duyuyor musun? '' diye tekrar sordu. Bu tüm dünyamı tekrar aydınlatmamı sağladı.
''Evet, evet. Özür dilerim. Aklım karıştı. ''diyerek saçma bir yanıt vermiş oldum. Onu daha fazla bekletmeden ayağa kalktım ve açık kalan dolabımdan montumu alıp giydim. Bu sırada Ecevit abi yan odaya geçip üstüne ceketini geçirmişti. Çantamı da elinde tutuyordu hala.
Ecevit abi uzun bir adamdı, cüssesi de bana nazaran bir hayli büyüktü. Yan yana geldiğimizde ona bakmak için kafamı kaldırmam gerekiyordu. Sinirlendiği zamanlarda bu hali biraz beni ürkütse de şimdi elinde benim çantamı tutuyordu ve oldukça düşünceli davranıyordu.
''Ben ışıkları kapatayım, sen kapının önünde beni bekle. ''dediğinde kapıya doğru adım atmıştım ki tekrar konuştu. ''Kapının dışında değil, içeride bekle. '' bu sözüne karşılık bir şey demeden yürümeye devam ettim. Tahminimce gece olduğu için dışarıda beklemememi söylemişti. Bir de şuan kafamın yerinde olmadığını düşünüyordu büyük ihtimalle.
''Kafan gerçekten yerinde olmasa keşke... ''dedi On Yedi. Mecazen söylememişti, kafamı koparmaktan söz ediyordu.
''Hala eve kendimiz gidebiliriz. ''dedi Otuz Yedi.
''İkiniz de çenenizi kapatın, zaten her şey sizin yüzünüzden başıma geldi. Deli gibi gözüküyordum eminim ki! ''diyerek onlara kızıyordum ki Ecevit abiyle göz göze geldik.
''Kiminle konuşuyorsun sen? ''diye sordu.
''Hiç... Kendi kendime. ''dedi Otuz Yedi ona cevaben. Benim yüzümden kaç kez yalan söylemişti kim bilir? Bundan oldukça rahatsızdı.
Ecevit abi bu konunun üstünde çok durmadı, bakışlarını benden kaçırarak kapıyı açtı ve gözleriyle dışarıyı işaret etti. Demek istediğini anlayıp dışarıya çıktım. O da dış kapıyı kilitledi ve birlikte arabasına doğru yürümeye başladık.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
On Yedi - Otuz Yedi
Misterio / SuspensoGördüğün, duyduğun ve hatta hissettiğin her şeyin gerçekliğinden nasıl emin olabilirsin? Her şey hatıralarında gizlidir, sen sadece anımsadıklarınla var olabilirsin bu hayatta. Peki ya hatırlayamadıkların? Meyra geçirdiği kazanın ardından hafızasın...