Son derece yavaş bir şekilde arkaya döndüm. Bakugoyu görünce hiç şaşırmadım zaten. Zoraki gülümsedim, "Bakugocum senin gözlerinin kırmızısı ne kadar da güzelmiş. Nereden aldın?" diye ağzımdan ne çıktığını bile bilmeden saçmaladım.
Ensemi bırakarak yakamdan tutan Bakugo kafasını hafif yana eğerek bir psikopat gülüşü attı. Gözleri ateş püskürtüyordu. Gözbebeklerinden magmalar akıyordu.
Daha o bir şey yapmadan Kızıl Kirpi kolunu omzuna attı, "Ders başladı Bakugo! Aizawa Senseiden azar işitmeden geçelim." diyerek onu diğer tarafa döndürdü ve götürdü. Kızıl Kirpi adamsın oğlum!
Rahat bir nefes alarak bahçeye çıktım. Mezar taşı masrafları da fazla zaten o fikri kafamdan atmalıyım. Çubuğun üstüne kağıt yapıştırmaları yeter.
-Öğlen
Yemekhaneye giderek çocukların yanına geçtim. 1-A sınıfı tam bir masada oturuyordu. İşte bu güzeldi!
Koşarak bol olan Kirishima'nın yanı, Bakugo'nun karşısına oturdum. Bana ölümcül bakışlar atan Bakugoya her seferinde tebessüm ediyordum. Her an tehlike altında yaşıyorum gerçekten.
Yediğim yemek bile boğazımda kalacak falan korkuyorum. Bakışları normal değil! "Bak imhacı çocuk ben sana söyleyeyim senin denge problemin var. Üstüne çıktığımda etrafa nasıl çarptığını fark etmişsindir. Koca Kızıl Kirpiye bile çarptın be! Kör mü oldun yoksa?" diyerek ona baktım.
Kaşlarını iyice çatınca onun bir şey demesine izin vermeden Kızıl Kirpi araya girdi, "Gözünü ellerinle kapatmasaydın çarpmazdı Kan!" diyerek güldü. Ben mi kapatmışım gözlerini?! Ne zaman?!
Masumca gülümsemeye çalıştım Bakugoya. Çocuğa kör damgası vurduk bir de ah ne güzel! Çok akıllısın kızım Miroi!
Shoto'nun yemeği bitirerek çıktığını görünce kaşlarım hafif çatıldı. Ben de masadan kalkarak arkasından koştum. Bahçeye çıkıyordu. Geldiğimi fark etmişti ki göz ucundan bakmıştı.
Onun hizasına tam gelmiş ve ağzımı açacaktım ki birden bana dönerek beni duvara sıkıştırdı. Kollarını iki yanıma koymuştu ve başını eğmişti. Kalpçiğim, sorması ayıp ama atıyorsun değil mi?
Gözlerimi kırpıştırarak şaşkınlıkla ona bakıyordum. Kaşlarını hafif çattı, "Benim gibi biriyle neden arkadaş olmakta bu kadar ısrarcısın? Neden bu kadar ilgileniyorsun Kanae-san?" dedi. Kusura bakma Shotocuğum ama o -san ını alır bir yerlerine sokarım artık ha!
Güldüm. Sorduğu soruya güldüm. Kendime geldiğimde Shoto'nun gözlerinin içine baktım. "Shoto, beni hâlâ hatırlamadın mı? Böyle yaparsan değersiz olduğumu düşüneceğim." dedim buruk bir gülümsemeyle. Unutmamalıydı. Ben yıllardır hiç onu unutamazken, her yerde onu ararken o beni unutmamalıydı.
Kaşlarını hafif çattı, "Tanışıyor muyuz Kanae-san?" dedi. Yani hiç mi hissetmemişti? Beni görünce hiç mi aklına gelmemiştim? Değişmemiştim ki ben, aynıydım.
Başımı olumlu anlamda salladım, "Tanışıyoruz Shoto ama unuttuysan hatırlamana gerek yok." dedim zorla gülümseyerek. Unutabilirdi değil mi? Her insan unutabilirdi sonuçta bu onu suçu değil. Kahretsin dayanamıyorum beni hatırlamamasına!
Bir süre gözlerime baktı. Sonra tekrar kaşlarını hafif çattı, "İsminiz neydi Kanae-san?"
İsmimi bilmiyor muydu? Çüş! İnsan biraz dinler be. Heyecanlanmıştım çünkü yakındı. Yutkunarak cevap verdim, "Kanae... Kanae Miroi." dedim kısık sesle. Çıkmadı sesim. Neden bilmem ama çıkmadı.
Gözleri sonuna kadar açılan Shoto afalladı. Dudakları titriyordu. Başını kaldırdı. Gözlerini kırparak bana baktı. Sertçe yutkundu, "M-Miroi? Kahretsin! Sen Miroisin! Şu noddle'ı her seferinde yemeyi beceremeyen Miroi! Hep başkalarını önemseyip kendi canını yakan Miroi! En başından beri oydun! Neden söylemedin? Neden ilk gelip yanıma oturduğunda söylemedin?" dediğinde ona dikkatlice bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shoto Todoroki X Reader
Short StoryCan sıkıntısından başladım okuyun seversiniz belki :) ~Okuyucular ve okuyacak olanlar, kitabı final yapmış varsayıyorum ve devamını özel bölüm olarak atacağını bilmenizi istiyorum. Evet, uygun değildi ama sınavım yüzünden çok uzun bir ara var ve bu...