Spor Festivali

178 10 6
                                    

1-A sınıfı podruma giriş yapmaya başladı. Yüzümde büyük bir tebessümle bakıyordum. Mic'in sesi duyuldu, "Çelik yürekleriyle düşman saldırısını bastıran muhteşem yeni yıldızlar! Kahramanlık bölümü sınıf 1-A değil mi?!" diye gürledi.

Kaşlarımı çatarak bağırdım, "Ben?! Ben neredeyim?! Onlar savaştı da ben yattım mı Mic?!" diye avazım çıktığı kadar bağırdım.

Bir şey hatırlamış gibi olan Mic, "Saldırıda Silgi kafa birlikte savaşıp büyük mücadele veren Kanae Miroi rahatsız olduğu için yarışmaya katılamayacak!" diye de ekledi. Ha şöyle ya! İsmim duyulacak!

Daha sonra da 1-B sahneye çıktı. Mic onları da tanıttı. Ama dikkatim sadece Shoto ve Brokoli kafadaydı. Aralarında büyük bir gerginlik vardı. Bir şey mi olmuştu? İyi ki bir katılamadık ya!

Diğer sınıflar da çıkmıştı. Midnight Sensei tüm dikkati üstüne çekmişti. Sahneye Bakugo Katsukiyi çağırmasıyla herkes durulaştı. Tüm dikkatler ondaydı. Mikrofonun karşısında elleri cebinde durdu. Bu çocuk kıyamet kopsa böyle rahat mı olacak merak ediyorum.

"Yemin ederim birinci olacağım." dedi sakince. Herkes şaşırıyordu ama imhacı hergele bundan başka bir şey diyemezdi zaten. Diğer sınıflar cinnet geçirirken Lida, Bakugoyu kınıyordu.

İlk etap seçildi: Engelli Parkur Yarışı.

Yarış başladı. Onlarca kişi koşarken ben de bağırıyordum, "Bastırın 1-A! Arkanızdayım oğlum! Oraların tozunu attırın!"

Takemi de benimle birlikte bağırıyordu, "Ezilmeden atlatın şunu!" diyordu. Çüş! Moral değil ki bu!

Herkes sıkış fıkış geçerken birden büyük bir buzul kapladı etrafı. Ben kocaman gülümserken Shoto herkesin arasından sıyrılarak öne geçmişti. Karizmaya bak be! Yürü yakışıklım!

1-A başta olmak üzere çoğu kişi buz saldırısından sıyrılmıştı. Herkes sanıldığından daha fazlasıydı. Hırs onları güçlendirmişti. Güzel olacaktı. Kesinlikle.

Koşuda robot gibi engeller çıktı ama savuşturuldu. İnce iplerle bağlanmış, aşağısı uçurum olan kayalık gibi bir yere geldiler. "Ah orada bir ben olsaydım! Yarışmanın dengesini değiştirirdim de bu angut herifler beni sokmadılar!" diye tekrar şikayet ettim.

İpli uçurumu geçip mayın tarlasına girdiler. Bakugo ile Shoto liderlik için mücadele verdi. Fakat yarışın sonucu beklenmedik bir şekilde 1. Brokoli Kafa, 2. Shoto, 3. de İmhacı Hergele oldu.

Diğer etap: Süvari Savaşı

Sıkıntılı ama en sıkıntılı yanı SHOTO'NUN TAKIMINDA YAOYOROZUNUN OLMASI! Bu kız çok güzel! Aklını alır Shoto'nun! Hayır hayır hayır! Ulan Aizawa Sensei! Ben sizin hayatınızı kurtarıyorum ama siz benim yakışıklının elimden alınışını izletiyorsunuz!

Tüm süvari savaşı boyunca Momo ile Shotoya baktım. ELLERİ ELLERİNE DEĞDİ! Ulan beni bu seyirci koltuğuna yerleştirenin ben...

Süvari savaşı bittikten sonra savaş yerinin hazırlanması için ara oyunlar oynandı. Podyumdakiler oyun oynuyordu. Shoto ortalıkta yoktu bu yüzden yanına gittim. Nerede olduğunu nereye gidebileceğini benden başkadı bilemez!

Duvara yaslanmış oturuyordu. Ben de yanına gidip arkamı duvara yaslarak oturdum. Başını bana döndürdü. Ben de ona döndüm. İç çektim, "Shoto sadece buz tarafını kullanma düşüncesinden vazgeç." dedim aniden.

Kaşları çatılmıştı. Ben de çattım, "Yaptığın aptallık!" diye haykırdım. Bir şeyler yapmam gerekti.

Önüne döndü, "O adamın özgünlüğünü kullanmaya-"

Sözünü kestim, "O adamın özgünlüğü değil!" diye aniden bağırmamla bana dönmüştü. Devam ettim, "Senin özgünlüğün Shoto! Şu saçma düşünceyi bırak! Sen buz ve ateşsin! Her ikisi de senin özgünlüğün!" diye hızla söyledim. Göğsüm çok hızlı inip kalkıyordu.

Ayağa kalktım, "Shoto binlerce ateş özgünlüğünde insan var ve onlar Endavor'un özgünlüğü değil. Herkesin özgünlüğü bizzat kendisinin. Kendi özgünlüğü özgürce kullanarak bu yarışmayı geç. O Endavor angutunu takmana bile gerek yok." diyerek gittim.

İlerlerken podyuma çıkan koridorun sonunda Denkiyi gördüm. O da beni görmüştü. Gülümseyerek el salladı, "Sana ihtiyacım var Kan! Güzel birisi yazıyor kartta!" diye bağırdı.

Şakadan kaşlarımı çattım, "Kim bilir kaç kıza söyledin lan bunları!?" dememle beraber kahkaha attım ve oradan ayrıldım.

Yarım saat olmuştu ama ben hâlâ festival yerine gitmemiştim. Dengemi kaybedince dışarıda bir ağacın dibine gitmiştim. Kimseyi endişelendirmek istemiyorum.

Nefeslerim, nefeslerim daralıyor. Ah ilaç saatimi geciktirdim! Tamamen unutmuşum! Çantamı açarak ilacı almıştım ki bitmiş olduğunu gördüm. Bu yolda bitirdiğimdi. Diğer ilacım neredeydi? Kahretsin! Kaybettim!

Sen iyileştin Miroi sen iyileştin. Endişelenme ilaçsız da yapabilirsin. Hayır yapamazsın! Tezahürat da içinde çok fazla kez bağırdın! İlacı geciktirmen de ayrı bir konu! Ayağa da kalkamıyorsun! Bu kadar kolay mı öleceğim? Gerçekten mi?

Ardı kesilmeyen hırıltı ve öksürükler ile birlikte zorlukla ayağa kalktım. Sağa sola sendelerken birden dizlerimin üstüne düştüm. Elimle boğazımı tutuyordum. Nefes alamıyordum.

Bedenim nefessizliğe dayanmaya çalışırken ileride bir silüet gördüm. O saçlar... Shotoydu. Gözlerim kapanmaya yer tutmuştu ama Shoto hızla yanıma gelip beni sırtımdan tutarak oturmamda yardımcı olmuştu. Ceplerini karıştırarak bir şeyler aradı. Ben artık hiçbir şeyi ayırt edemez hâldeydim.

Sesler vardı. Shoto'nun sesiydi. "M-Miroi! Gözlerini açık tut Miroi! Sakın kendini bırakma güzelim! Sakın!" diye sayıklıyordu. Kelimlerde ayırt edilmiyordu. Dudaklarıma değen soğuk bir şey ile içime hava dolmaya başlamıştı. İlacım! İlaç veriliyordu!

Yaklaşık 5 dakika sonra kendime gelmiştim. Shoto'nun omzundaydım. Bana endişeli gözlerle bakarken gülümsedim, "Hayatımı kurtardın buz adam!" dedim.

Onun da yüzüne küçük bir tebessüm yayıldı. Rahat bir nefes alırken bana sarılmıştı. Kolları ne kadar büyük! Salak mısın Miroi hep böyleydi!

Kokusunu içime çektim, "Ulan şu kokunu alıp yakama taksam iyi olur ha." diye içimden söylediğimi düşündüğüm şeyi dışımdan söylediğimi fark ettiğimde yutkundum.

Keyifli sesi duyuldu, "Kokumu istiyorsan parfümü sana verebilirim." dediğinde kahkaha attım. Bu çocuk hem zeki hem aptal!

Dudağımı büzdüm, "İnsanın kokusu sadece parfümden gelmez. Sen küçükken de böyle güzel kokuyordun." dedim.

Bir süre sessizdi. Sonra konuştu, "Senin kokun da küçüklüğünden beri çok çirkin." dediğimde geri çekilerek kaşlarım çatık ona baktım. Güldü, "Küçükken de sinirlenince tatlı oluyordun." demesiyle gülümsedim. İltifat aldık çok şükür! Aptal ya da çirkin demedi ne güzel!

Ayağa kalktı ve beni de kolumdan tutup nazikçe kaldırdı. Kolumu omzuna atıp tuttu ve bir eliyle de belimden tuttu. Festivalin olduğu tarafa doğru giderken sinirle çıkan Bakugoyu gördük. Bizi görünce çatılmış kaşları daha çok çatıldı.

Gidip Shoto'nun karşısında durdu, 'Sen niye karşılaşmaya girmedin lan!? Geberteceğim seni kahrolası yarım piç!" diye üstüne atlayacakken ben konuştum, "İlacımı kaybetmiştim o yüzden zor durumdaydım. Shoto yetişmeseydi ölmüştüm muhtemelen." deyince kaşları hafif düzelirken bana döndü. "İyi misin?! Sen ne halt ettin ilacını?!" diye azarladı.

Shoto döndü tekrar. "Gelmediğin için mağlup sayıldın fakat ben bunu saymıyorum. Benimle dövüşeceksin ve seni ezeceğim!" dedi. Son kez bana bakıp gitti. Mağlup mu olmuştu? Benim yüzümden!

Başımı hızla Shotoya çevirdim, "Benim yüzümden ikinci oldun. Üzgün değilim ama olsun." diyerek gülümsediğimde o da gülümsedi.

Tekrar yürümeye devam ettik, "Üzgün olma zaten. Bir dahakine de göz önünden ayrılma. Suç bende zaten. Kafam karışık da olsa seni yalnız bırakmamalıydım. Başına işler açıyorsun her türlü." dediğinde kaşlarımı çattım. Eh bunu da benden bilin!

Shoto Todoroki X ReaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin