Arkadaş

303 17 16
                                    

Sınav bittiği için eve dönüyordum. Gerçekten iyi kişiler vardı ve bunların başında da imhacı çocuk geliyordu. Oldukça güzel bir özgünlüğü var. Muhtemelen ilk sıralarda yerini alır.

Hukuk adamına benzeyen roket bacaklı çocuk da iyiydi. Gördüğüm kadarıyla güzel adaylar vardı. Aralarında Shoto yoktu. Kahraman olmak ister mi ki? İçimden bir ses geleceğini söylüyor. Her zaman inandığım gibi yine içimdeki sese inanacağım.

Bugün işten izin aldığım için güzeldi. Uyuyamadığım uykuları uyumak için yatağa yattım.

Bir yerlerde iyisindir umarım Shoto.

Gözlerimi kapatarak uykuya daldım.

***

Burnuma gelen pis kokuyla irkilerek sarsıldım ve koltuktan düştüm. Yeni yeni ayılırken elimle acıyan alnını tuttum ve oturur pozisyon aldım. Gözlerimi zorlukla açtığımda kucağımdaki çorabı görmem kaşlarımı çatmama neden oldu. Hadi ama! Çoraplarını sağa sola mı fırlatıyor! Ne kadar kötü koktuğundan haberi yok mu?!

Bir hışımla ayağa kalkarak koridora döndüm. Gözlerini kırpıştırarak şaşkınlıkla bakan Takemiye kaşlarımı iyice çattım. "Take nii-san! Çorabının benim yüzümde işi ne?! Çamarşır sepeti diye bir icat varken sağa sola fırlatmanın nedeni ne?!" diyerek üstüne yürüdüm.

Geri geri giden Takemi ellerimi önünde birleştirmiş masumca bakıyordu. Masumca? "Sakin kızım sakin. Bir daha olmaz canım sakin ol." demeleri işlemiyordu.

En sonunda durdum. O da durdu. Elimi uzattım ve "Take nii-san bana elindeki çorabı ver. Bana attığının diğer teki değil mi?" dememe karşılık onaylarcasına başını salladı. Elime koyduğu çoraba iğrenircesine bakarak ucundan tuttum. Hızla Takemi'nin yakasını kavradım ve çorabı ağzına soktum. Sonra geri çekildim ve sırıttım. "Sana iyi kusmalar nii-san ama haberin olsun yarım saat sonra iş başı. Müdüre de mazeret uydurmayla uğraşmam." diyerek eşyalarımı alıp lavaboya girdim.

Üstünü değiştir cart curt derken markete yola çıkmıştım. Yolun üzerinde fırın veya bakkal olmadığı için arka tarafa geçtim. Fırını görünce koşarak girdim. İki simit alarak parasını ödedim ve çıkıyorken tanıdık saçlar gördüm. Arkasını dönmüştü ama saçları o kadar tanıdıktı ki... Kızıl kirpiyle burada karşılaşmam ne büyük şans!

Sessizce arkasına geçtim ve birden kolumu omzuna atarak yanına geçtim. "Şansa bak kızıl kirpi!" dediğimde yüzüne tebessüm alarak bana döndü.

O da kolunu omzuma attı. "Buralarda mı oturuyorsun?"

"Bir sokak yukarıda."

"Ben de aşağı tarafta oturuyorum yani aramızda iki sokak var." demesine başımı salladım. Tezgahtan poşetini aldığında ikimizde kollarımızı geri çekmiştik.

Kirishimaya döndüm. "Benim kaçmam lazım işe geç kalacağım da."

Söylediğime kaşlarını çattı, "İşte mi çalışıyorsun?! Yaşın çok genç değil mi?!"

Gülümsedim. "Oraları boşver sonra anlatırım. Kendine iyi bak kızıl kirpi!" dedim ve el sallayarak markete doğru koşmaya başladım. Koşarsam geç kalmazdım. Poşeti koluma takarak hızla koşmaya başladım. Çitlerden evlerin çatısına atlıyor, çatıdan çatıya geçerek yolu kısaltıyordum.

Marketi gördüğümde gülümsedim. Koşarak markete yetişmeye çalışan Takemiyi gördüğümde daha da hızlandım ve evin çatısından atlayarak yanında belirdim. İrkilerek bana döndüğünde elimdeki poşeti gösterdim. Gülümsedi.

İkimizde markete varmıştık. Hemen içeri geçtik. Her zamanki haftasonu rutinime başlamıştım. Kıyafetlerimi değiştirerek işime koyulmuştum. Çocuktum meğer. 15 yaşındaydım daha. Ne farkediyor ki? Kötü olaylar yaşı beklemiyor. Acımasızca gelip vuruyor.

Kasa tarafından titrek bir ses gelince başımı kaldırdım. "E şey b-buraya bakabilir misiniz?"

Ayağa kalkarak kasaya geldim. Tam gelmiştim ki gördüğüm kişiyle şaşırdım kaldım. O da şaşırmıştı. "Brokoli kafa?" dedim gülümseyerek.

Yüzüne büyük bir gülümseme alan çocuk, "Prenses nee-san?" dedi.

Söylediğiyle kaşlarımı çattım. "Hadi ama! Yaşlı mı gözüküyorum? Nee-san ne?" dememe güldü.

Gözleri minnetle bakarken, "Yok nee-san gibi hissettirdiğiniz için öyle dedim yaşıt olduğumuzu biliyorum." dediğine başımı sallayarak kasaya geçtim.

Çocuğa, 'eşyaları koy da geçireyim' bakışı atarken o şaşkınlıkla bakıyordu. "S-siz burada mı çalışıyorsunuz?"

Sorusuna iç çekerek başımı olumlu anlamda salladım. "Boşver onu da sen de mi buralarda oturuyorsun."

Soruma başını olumsuz anlamda salladı. "Annem yürüyüşe çıkmamda ısrar edince ben de uzun bir yürüyüşe çıktım. Geri dönmeden markete uğrayayım dedim."

Koyduklarını geçirirken gülümsedim. "İyi yapmışsın." dedim. İşimiz bitince teşekkür ederek gitti. Bugün herkesle karşılaşacağım galiba. Şu imhacı çocukla da karşılaştım mı iş tamam! Yok yok aman o kalsın. Onla hayatta uğraşamam.

Takemi gelerek kasaya kollarını koydu ve gülümsedi. "Bakıyorumda çoktan arkadaş edinmişsin bile. İyi çocuğa benziyor."

Başımı salladım. "Evet saf ve iyi birisi. Tatlı da. İyi anlaşacağımıza eminim." Karnını dirsekledim. "Sen de arkadaş edinmelisin Take nii-san. Sandığın gibi hepsi bencil insanlar değil."

Takemi iç çekti. "Bana layık birisi zor be güzelim." dediğinde beraber güldük.

"Egolu ucube" diyerek dil çıkardım ve eşya taşımaya başladım.

Raflarda gözüme çarpan Noddle ile kaskatı kesildim.

"Hey Shoto! Bak noddle aldım! İkimizin de sevdiğinden! Annem izin verdi!" diyerek bahçeye, Shoto'nun yanına oturdum.

Otuz iki diş sırıtan Shoto bana sarıldı. "Teşekkürler Miroi!" dedi ve beraber yemeğe başladık.

Ben her tarafıma noddle bulaştırmıştım. Yüzümün her tarafı batmıştı. Bir türlü beceremiyordum yemeği. Shoto bana bakınca gülmeye başladı. "Öcü görse korkar senden Miroi!"

Söylediğine kaşlarımı çattım. "Öcü benim avcumu yalar! Benim güzelliğim karşısında kimse yarışamaz!" diye homurdandığımda bana tekrar sarıldı.

Ben de sarılmasına karşılık verdim. Shoto kısık sesle konuştu. "İyiki benimlesin Miroi. Senden başkasıyla noddle yemeyi sevmiyorum." demesine güldüm.

Ben de kısık sesle, "Sen de iyiki varsın Shoto. Ben de sadece seninle yemeyi seviyorum."

Yemedim, o gittiğinden beri noddle yemedim. Tadı çok kötü geldi.

Shoto Todoroki X ReaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin