Koşa, koşa mecalim kalmamıştı. Hava kararmış, yollar görünmez olmuştu. Bir ağacın dibine sinmiştim. Bir ses dahi çıkartmıyor ve duymuyordum. Kalbimin atışları yavaş yavaş kendine gelmişti. Yavaşça oturduğum yerden kalktım ve yavaş hareketlerle ilerlemeye başladım. Ay'ın o güzel ışığını ilk defa odamın camından değil de açık havada görüyordum. Mükemmel manzaraydı. Yavaş yavaş fark ediyorum da ben böyle bir atmosferde sadece rüyalarımda bulunuyordum. Ama sanki bir gerçeğin içinde değilde rüyanın veya hayal dünyamın içindeydim. Annem de böyle yeşillik alanları çok severdi...
Belki annem yaşasa böyle olmazdı. Ben babamı öldürmek zorunda kalmazdım. Belki ben okurdum. Belki ben sosyal hayata karışdım. Bu belkilerle ömrümün yarısı gitmiş gibi hissediyordum.
Yoluma devam ederken ağaçların azaldığı bir arsaya giriş yapıyordum. Koşmaya başladım. Özgür hissediyordum ve için her adımda huzur buluyordu. Tam biraz daha koşuyordum ki yolun sonunun kocaman bir boşluk olduğunu gördüm ve adımlarımı durdurdum.
Burası uçurum kenarıydı. Valla bir işim rast gitse olmaz ya. Uçuruma biraz yaklaştım. Baya bi yüksekti. Bir iki adım geriledim ve arkama baktım. Hiç bir hareketlilik yoktu. Tekrar uçuruma döndüm. Cesaretimi toplayıp uçuruma ayaklarımı sarkıtıcak şekilde oturdum. Karşıya ve aşağıya bakıyordum. Zihnim nedense bana "artık her şey daha kötü olucak ve her şey için çok geç " diyordu.
Belki de haklıydı. Her şey için geçti. O pisliğin iyi mi? yoksa kötü mü? olduğu belli değildi. Polisler er ya da geç beni bulacaktı. Eğer hapse girersem annemi ebediyen kaybedecektim. Sanki şuan anneme çok yakındım da o ayrı bir mesele.
Aklıma telefonum gelmişti. Hemen çantamı çıkarıp kucağıma aldım. İçini karıştırıp telefonumu aradım ama bulamamıştım. O pislik ben uyuyorken almış olmalıydı.
Çantamı kenara bıraktım ve aşağıya bakarak düşüncelere dalma ya devam ettim. Acaba o herif hala beni arıyor muydu? Veya dediği gibi babamın çok mu düşmanı vardı? Herkes beni biliyor muydu? Babama yaptıklarımı başkalarına yapmak zorunda kalacak mıydım?
Bu düşünceler beni yiyip bitirirken derin bir nefes alıp, gözlerimi uçurumdan çekip Ay'a çevirdim. O kadar parlak ve güzeldi ki. Acaba annem beni orada bir yerde izliyor mudur?
Küçükken hep merak ettiğim şeylerden biri buydu annem beni gökyüzünden izler miydi? En çok huzur bulduğu o gökyüzünde beni izler miydi?
Gözlerim dolmuştu. Şimdi annemden de uzaktaydım ve nerde olduğumu bilmiyordum. Ne yapıcaktım şimdi? Ya polisler beni çoktan öğrenmiş arıyorsa?
O an zihnimde nedense annemin sesi doldu. Ama tam net gelmiyordu. Gözlerimi kapattım ve sese odaklanmaya çalıştım ama bir türlü netleşmiyordu. Bu hayatta en kötüsü de sevdiğin birinin sesini unutmaktı.
Dizlerim titreye titreye ayağa kalktım ve uçuruma tekrar baktım. Yaşamak için bir sebebim var mıydı? Bana yapılanın intikamını almıştım. Nefes almanın manası neydi benim için?
Peki ölmek için bir sebebim var mıydı? Küçükken güzel hayaller kurardım gelecekle alakalı ama şimdi geleceğimi düşünemiyordum bile. Annemin yanına gitmek bana cazip geliyordu.
Ayağımı bir adım daha attım. Vücudum anın stres ve heyecanıyla titriyordu. Şuan her şeyi bitirebilecekken bı yandan da geri dönüp kurtulabilirdim ama hayatım hep belirsizliklerle ilerleyecekdi.
Karar veremiyordum. Sağlıklı düşünemiyordum. Bunun farkındaydım ama elimden bir şey gelmiyordu. Her geçen saniye atlamaya daha meyilli oluyordum.
Arkamdan bir hışırtı duydum. Yavaşça oraya döndüm ve nefes nefese kalmış onu gördüm.
Bir, iki soluma sonrası gözlerini gözlerime kenetledi ve ne yapacağımın farkına varmış olacakki kaşlarını çatabildiği kadar çattı.
" Ne yaptığını sanıyorsun yer cücesi."
Her seferinde bana takma ad bulmayı nasıl beceriyordu? Ama dediğim gibi iyi mi kötü mü olduğu belli olmayan bir adamla güvende hissetmeyordum. Hele beni zorla buraya getiren biriyse.
" Git burdan. "
Sustu. Bir süre bana baktı ne yapabileceğini bulmaya çalışıyor gibi bakıyordu. Bana bir adım yaklaştı ve ikinci bir adımı daha attı. Ondan sonra bende bir adım geriye attım.
" SAKİN OL VE GERİYE ADIM ATMA"
Öyle bir bağırmıştı ki bı an babamı öldürdüğüm zaman gozlerimin önünden geçmişti aynı babamın ses tonunda bağırmıştı sanki. Bir adım ileri gelip, dizlerimin üstüne çöktüm ve ellerimi kulaklarımı tıkadım. O anı tekrar yaşıyordum sanki. Kendi çığlığım, babamın çığlığı kulaklarıma ve zihnime dolmuştu. O seslerden başka birşeye odaklaniyordum.
Başım dönüyor, gözlerimi açamıyordum ve kafama vurma ihtiyacı duyuyordum. Bir el, kafamı vuran ellerimi kendine çekti beni sakinleştirmek ister gibi narince ellerimi tutmuştu. Ama ben hala ızdırap içindeydim. Sesler susmuyordu. Başım dönüyordu ve gözlerimi açamıyordum. En sonunda bütün enerjim çekilmiş ve halsizleşmiş gibi olmuştum. Gözlerimi artık istesem de açamıyordum ve kendimi bir yabancının kollarına bıraktım.
Düşüncelerinizi belirtip oylamayı unutmayın teşekkür ederim:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan Davası
Genç Kurgu"öylesine yazılan bir kurgudur" İhanetlerden, acılardan ve travmalardan doğan bir hikaye