Gecenin bitiminden, sabaha karşı uyuyamadım. Düşündüğüm tek şey dün akşamki konuşmalardı. Ama yapmam gereken çok önemli bir şey vardı. Baban yaşıyor Alya. Baban yaşıyor...
Babam yaşıyordu ve bu evdeydi. Duyduklarım ya bir sanrıydı ya da kıyametin ışıkları yanıyordu.Ben babamı kalbinden yaralamıştım. Ölmesini izlemiştim ama şimdi bana babamın bu evde olduğu söyleniyordu.
Ben bilerek ve isteyerek onun ölmesini istedim. O yaşıyormuş. Ben onu öldürerek hayata yeniden başladığımı sanmıştım. Ben onu öldürünce, soyadından kurtulmuştum.Ben bu saatten sonra Alya'ydım. Annemin güzel kızı, babasının ölüm meleğiydim...
Babam ölmüş olsun veya olmasın sonu ölüm olacaktı. Ama benim elimden olacaktı.
Uzandığım yataktan kalktım ve direkt olarak evin bodrum katına ilerledim.Saat 07.25 'di herkes uyuyordu. Korumalar evin içinde değil dışarda dolanıyordu. Kimseye fark ettirmeden o Bodrum'a inmeliydim.
Merdivenlerden inip bodrum katı olduğunu bildiğim yerin kapısında durdum ve derin bir nefes alarak açtım.Hava aydınlıktı ama bu Bodrum'un içerisi kapkaranlıktı. İçeri girmeyi bir o kadar istiyor, bir o kadarda karanlığın içine çekilmekten korkuyordum.
Derin bir nefes daha aldım ve kendimi toplayarak içeri adımladım. Arkamdan kapıyı kapatmıştim ve kimse uyanmadan içimde ki merak duygusunu dindirmek istiyordum. İndiğim merdivenler uçsuz bucaksızdı. Kendimi karanlığın içine bıraktığım da tetikleneceğimi çok iyi biliyordum.
Duvardan destek ala ala iniyordum merdivenleri. Hiçbir ses gelmiyordu. Sanki merdivenleri indikçe oksijenimin azaldığını hissediyordum.
Son basamakta daha fazla ilerleyememiştim ve farkına varmadan kafamı sert metale vurmuştum. Bu metalden bir duvar olamazdı. Kafamın sızısını umursamadan, elimi kaldırıp çarptığım metal kısmı detaylı şekilde hissetmeye çalıştım.
Aradığımı bulmuştum sanırım. Elime gelen kapının kulpunu açtığımda, karanlık olan bodrum, turuncu,loş ışıklarla donanmıştı. İçeriye baktığımda ise elleri ve ayaklarından, sandalyeye bağlanmış bir şekilde babamı gördüm. Kapıyı kapatıp, ona daha çok yaklaştım.
Yüzü düşmüş, yere bakan gözlerini ayaklarımdan, gözlerime kadar yavaş yavaş bakmıştı. Yüzünden acı çeken bir ifade vardı. Acımasız bir adamın yüzünde acıyı görmek beni bozguna uğratmıştı.
Konuşmadı, sadece kederli bir şekilde baktı yüzüme. Ben ona ölmesini dilediğim adamın, fiziken ölmemesinin üzüntüsüyle baktım. Ruhen zaten benim için hiç olmamıştı.
Gözlerimi kalbine indirdim. Yeni fark ettiğim kablolar, göğsünden bir cihaza bağlıydı. Onu ayakta tutan tek şey bir cihazdı.
" Niye hayattasın. "
Konuşmadı, beni duymazdan geldi. Her zaman yaptığı gibi umursamadı.
"SANA DİYORUM!"
Sinirime hakim olamayarak hiddetle bağırdım. Onda tepki yoktu, ben ise çıldırmak üzereydim.
"Burdaydın. Hep biliyordum asıl sen neden burdasın kızım?"
"Kızım" Belki yıllar sonra bana kızım demişti. Ama sesinde sevginin bir kırıntısı olmadan çıkmıştı o kelime.
Ne diyeceğimi bende bilmiyordum çünkü burda neden bulunduğumu bile bilmiyordum.
Şaşkın ifademi görünce " bu sana son kez kızım değişim o yüzden alışma!"Kapının olduğu tarafta, tam karşısında ki duvara sırtımı vererek, yere oturdum. Nefes alırken çıkardığı sesten tiksinti duydum.
"Bilmiyorum. Sence ikimiz neden buradayız? Senin yüzünden değil mi?"
Kafasını aşağı - yukarı sallamakla yetindi. Demek ki konuşamıyordu bile. Yazık
"Alya. Ben her türlü öleceğim ama sana şunu söylemek istiyorum;
Aynı annene benziyorsun, kaderinde ona benzeyecek. Aynı annenin bana duyduğu nefret var gözlerinde. Sonunuz aynı ve aynı yazılmış. "" Annem ve sen hep mutluydunuz. Annem sana aşkla bakıyordu, nefretle değil!"
" Evet, belirli bir süre öyleydi. Bir şeyler oldu, Alya. Biz annenle aşk evliliği yapmadık. Sonucu kötü olan bir evlilik yaptık..."
Kafamdan onca düşünce aktı. Çocukluğumdan kalan anıların hepsi yalan mıydı?
" O çok sevdiğin annen seni hiç sevmedi Alya.."
" Yalan söylüyorsun, kes sesini "
Oturduğum duvar dibine daha çok sindim. Aklımdan geçirdiğim tek şey herşeyin yalan olması. Yalan. Yalan. Yalan.
" Sen bizi bağlayan ama bir arada tutamayan tohumdun.."
" Kes dedim sana! "
" Annen ve ben, çabaladık olmadı. Sen doğdun, annene daha çok bağlandım. Sen doğdun, annen senden ve benden kaçtı. "
O anlattığı her yalanı için kafamı sağa - sola çevirerek redediyordum. Olamazdı. Olamazdı. Böyle bir şey olamazdı.
" Başka birini sevdi. Seni ve beni unuttu. Sen daha yeni gelmiştin ama ben hep vardım onun için. İyi veya kötü hep yanindaydım ama o olmayacak kişiye aşık oldu"
" Kime? " Demekten alamamıştım kendimi.
" Arkadaşıma. "
Tek bir kelime, ikimizi de yıkmıştı. Ben gerçeklerin acısını yaşarken, o ise gözlerinde canlanan acılar içinde boğuldu.
" Annenle hep kavga ettik. Ayrılmadık çünkü sen vardın. Devam ettik çünkü sen vardın. AMA SENİN OLMAN BİLE BENİ ONUN YANINDA TUTMADI ALYA!"
Babamın benden neden nefret ettiğini şimdi anlıyordum. Onun için karısını, yanında tutma görevimi yerine getirmemiştim. Sahiden doğma amacım, annemi babamla bir tutmak için miydi?
" Ben varken mi seni aldatıyordu yoks- "
" Sen yokken, ne için doğdunu saniyordun? Evden kaçmak istedin! Sırf seni istemeyen iğrenç bir kadın yüzünden"
Onun söylediği şey ile her şey netleşmişti. Bir amaç için doğmuştum. Bir aşkın tomurcuğu değil.
Beni istedikleri için değil, yokken bile onları bir tutmak için doğmuştum." Annen, sen 6 yaşındayken depresyona girdi ve ilaçlara başladı. Senin sevgi ve merhametli hallerine dayanamadı. İlaçları aldıkça oyunculukta usta oldu. Beni de kandırdı, seninde tüm hayatını yalandan ibaret kurdu. "
Beni yıkmaya mı çalıştı? Başarmıştı
Beni (belki) kandırıyor muydu? Evet
Beni kırmış mıydı? FazlasıylaElinde bir silah veya bıçak olmasına gerek yoktu. Artık kalbim, bütün canlılığını kaybetmişti..
Yavaşça ayağa kalktım ve kapıya yöneldim. Ev beklediğimden çok sessizdi. Konuşmamız sanki günler almış gibi bana uzun gelmişti. Kafamı toplamaya ihtiyacım vardı ve onu burda vakit harcayarak yapamazdım.
" Dur! "
Ona soğuk ve yorgun bakışlarla baktım. Elimde sıkıca tuttuğum demir kapı kolu kadar soğuktum.
" Beni öldürmeyecek misin? Elim kolum bağlı, bu senin için fırsat değil mi? Bu arada, hala lafımın arkasındayım. İlk fırsatta öldüreceğim seni. Seni ve o yalan hayatını gömüceğim. "
Arka cebimden çıkardığım ve mutfağa girdiğim ilk an uyanıklık yapıp aldığım bıçağı, babamın görmesine bile fırsat vermeden yine aynı yerden vurdum onu. Kalbinden
İğrenç nefes alışverişi, yavaş yavaş söndü. Kalbine bağlanan o kabloların bir anlamı kalmadı."Bu sana son kez kızım değişim o yüzden alışma!"
Böyle demişti ve evet " ben her türlü öleceğim. " De demişti. Her türlü ölmemişti, yine beklediği gibi ölmüştü ve bana son kez kızım diyerek ölmüştü.
Yeni bölüm geç oldu ama kusura bakmayın. Okuduğunuz için teşekkürler lütfen düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın:)))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan Davası
Genç Kurgu"öylesine yazılan bir kurgudur" İhanetlerden, acılardan ve travmalardan doğan bir hikaye