Arslan'ın anlatımıyla;Belirli bir süre önce beni yaralayan kadının karşısında dimdik duruyordum. Hastanede bu günü, şu an ve her saniyesiyle bekliyordum. Telefonla konuşurken beni dinlediğini biliyordum. Zaten planladığım bir şeydi benim için test onun için kan davası.
Ona yem atmıştım ve avım da tuzağa düşmüştü. Karşımdaki bu küçük bedenini hünerlerini göstermesi cidden kolay olmuştu. O küçük bedenin içinde bir güç yatıyordu. sadece çıkarılmayı bekleyen bir güç...
Kapının yanında nefesini tutan bedene bile bile yaklaştım. Kapıyı açtım ve ilk adımımda tahmin ettiğim gibi babasını öldürürken güç aldığı demir, beni öldürmek için güç aldığı ise bir bıçaktı. Saldırısında onu tutmuştum ve gözlerinin içine baktığımda kırgınlık ve bir o kadar hayal kırıklığı görüyordum ama öfkesi gözlerindeki o duyguları saklıyordu.
Onu öldürebilirdim ama yapmadım. Neden bilmiyordum. Bu hayatta beni zor yaralarlardı. Ona neden izin verdiğimi bilmiyorum. kendimi karşımdaki bu küçük bedeni ölçmek ve test etmek olarak kandırıyordum. Ona izin verdiğimde o benim en kolay yanılgım olmuştu. Ben yenilgilerden hoşlanmazdım ama kim severdi ki zaten?
Alya'yı ilk mezarlıkta görmüş ve merak etmiştim. Ona kaybettigim biri olmadığını söylemiştim ama külliyen yalandı. Alya'yı takip ettiğimde Akif'in evine girdiğini görünce şok olmuştum. O p*çin evinde ne işi olduğunu merak etmiştim. Araştırdığım zaman Akif'in kızı olması beni çok şaşırtmıştı. Alya, mezarlıktayken öldürecektim aslında Akif köpeğini. Ama içimden bir ses bu kızın acısına ortak olmamı söylüyordu...
O küçük bedenin kendi öz babasına yaptıklarını görmüştüm ama inanmak istediğim bir görüntü değildi. Akif denilen o soysuz her şeyi hak ediyordu. O gün Alya eve dönerken, o soysuz babası aklında şeytani fikirlerle onu bekliyordu. Alya eve gireceği zaman sanki her şeyden haberdarmış gibi bir tedirginlikle girmişti eve.
Ben eve girip, o şerefsizin hayatına son verecekken Alya'yı gördüm. Anlam veremeyerek baktım. Eve yaklaştığı zaman hemen evin yakınında, beni görmeyeceği şekilde saklandım.
Evlerinde ki perde o kadar inceydi ki her şey belli oluyordu. Babasının kapının girişinde kızını beklediğini ben görüyordum ama Alya görmese bile hissetmemişti. Akif, Alya'nın resmen üstüne atlamış ve saçlarının köklerinden çekiştiriyordu. Kızı bağırıp çağırıyordu.
Akif, kızı resmen mahvedecek şekilde dövüyordu. Dayanamayıp eve yaklaştığım sırada beni durduran bir şey oldu. Akif kızgın sobanın içinden demiri almıştı ve çoktan kızının yanağına bastırmıştı.
Alya öyle bir bağırmıştı ki kulakları sağır edebilecek cinsten. İçim çok kötü olmuştu o herifi kendim boğazlayacaktım. Bu küçük iğrenç mahallede kimsede bir kıpırtı yoktu. Alya yerde kan, revan içinde kalmıştı. Akif ise ilk demir çubuğu sobanın yanına bırakmış sonra koltuğuna rahat adımlarla geri döndü. Yine ve yine beklemediğim ve beni şaşırtan hareket olmuştu.
Alya yavaş adımlarla demir çubuğa ilerledi. Akif gözlerini televizyondan ayirmiyordu. Alya demir çubuğu aldı ve adımlarını hızlıca babasına doğrultu. Kendisine yaptığı hareketi babasına yapmış demir çubuğu babasının yanağına bastırmıştı hem de defalarca. Bunu yaparken yüzünde ki sırıtış beni cezp etmişti ama başka biri gorse karşısında ki insanın delirdiğini düşünürdü.
Bu seferde bu evde bu pisliğin sesi duyulmuştu. Karşımda ki küçük hanım derin nefesler alıp veriyordu. Ne yaptığının farkında bile değildi. Bundan adım kadar emindim. Sonra çubuğu kavrayakarak babasının kalbine saplamıştı. Zaferini ilk birkaç dakika izledi ve sonra ne yaptığının farkına vardı. Kendini ve eşyalarını toparlayıp çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan Davası
Genç Kurgu"öylesine yazılan bir kurgudur" İhanetlerden, acılardan ve travmalardan doğan bir hikaye