15- Bazı Hatıralar Acıtır

3.8K 133 64
                                    


Şarkı: Geceyi Kurtar - Sevgilim Beni Affet 

Medya: Asya'nın ailesine aldığı kalem model örneği. (Siz daha farklı da düşünebilirsiniz.)

Keyifli Okumalar.... 

__________________

Ölüm. Soğuk ve acı. Bir ruhun dünyayı terk etmesi kaç ruhun canını yakar? Ya da bir bedenin artık nefes almaması kime yarar? Peki ya insanlar. Uzun zaman sonra hatırlar yer edinir mi aklında? Belki de ölüm bir nefes uzağımdadır. Belki de bir kaç nefes. Tek bildiğimiz aramızda nefeslerin olduğu, ve sıranın bir gün bize mutlaka geleceğidir. 

Düşünceler beynimi alt üst ediyor bir sonuç arıyordu. Her sorunun bir çözümü vardı. Peki bu çözümler canımızı mı yakardı? Daha çok acıtırdı. Bir çocuğun hor bırakıldığı şeyin yıllar sonra bulması acıydı. Acıydı çünkü geçmişi geçmişti. Geçmişi feda edilmemişti. O çocuğun geçmişi çalınmıştı. 

Çalınan geçmişler onların merdiveniydi. Yukarı tırmanmak için hırsızlık yaparlardı. Hiç kimse kendi merdivenini kendi kazımak istemezdi. Bu zordu. İnsanlar kolayı severdi. Peki geçmişi çalınanlar? Hayatta kalmak için çocukluğunu feda edenlerin kazancı neydi? Kan aktığında ölüm çanları çalınacaktı. Onların merdiven niyetine kullandığı ruhlar sahiplerine kavuştuğunda hepsi yere çakılacaktı. 

Ben ruhumu kurtarmıştım. Sıra onları yere çakma sırasıydı. Kendimi görüyordum motorumdan indirdiğim yeğenime bakarken. Onun ne suçu vardı? Annesini neden alıkoymuştu hayat? O daha küçüktü. Hiç bir şeyi anlamayacak kadar çocuktu. Bir silah gördüğünde oyuncak sanan, kan gördüğünde vişne suyu olduğunu düşünen bir çocuktu. Oysa nereden bilebilirdi bir silahtan çıkan kurşunun can aldığını ve bir insanın kan uğruna neler yapamayacağını. Çocukluk buydu. Gerçekler yokken kendi hayal dünyanızda yaşamaktı. Çocukluk masumiyetti.

Küçük bir kız çocuğu bunu kaybederse ne olurdu? Bir çocuğun masumiyetini kaybettiğini düşünün. O artık çocuk görünürdü. Ruhu mahkumdu. Masumiyeti çalınmıştı. Ruhu henüz bilmediği ruhlara biçilmişti. 5 yaşında bir kız çocuğu yavaş yavaş öğreniyordu gerçekleri. Yavaş yavaş büyüyerek öğrenmesi gerekenleri bir güne sığdırarak öğreniyordu. Çünkü bilirdi hayatın hiç acıması yoktu. Ve bunu fark eden çocuklar büyümekte acele ederdi. 

Nida mutlulukla eve doğru koşmaya başladı. Annesi ile olan konuşmasını babasına anlatmak için heyecanlıydı. Onun masumiyetini çalmamaları için elimden geleni yapacaktım. Çünkü hiç bir çocuk masumiyetini kaybetmeyi hak etmezdi. Elimde ki lavanta çiçeğinin kokusu her yanımı sarmıştı. Halil abi de yanımda altın kadeh çiçeğini getiriyordu. Nida kapıyı tıklatarak beklemeye başladı. Bana dönerek gülümsediğinde kendimi zorlayarak gülümsedim. 

''İyi görünmüyorsun.'' Halil abinin konuşması ile ona döndüm. ''İyi hissetmiyorum. Duygularım yoksunluğa yansımış olmalı.'' diyerek bir şeyler uydurdum. Bunun da etkisi vardı. Başını sallayarak omuzu ile omzuma vurduğunda gülümsemeden edemedim. 25 yaşındaydı ve oldukça iyi biriydi. Kılıç abimin yakın koruması olduğu içinde ona rahatlıkla güvenebilirdim. 

''Hoş geldiniz.'' Meriç abimin kapıyı açması ile Nida koşarak içeri girdi. Bu haline şaşkınlıkla bakarken ben gülmüştüm. ''Hoş bulduk abi.'' Beni çekerek kolları arasına aldığında bir elimle saksıyı tutarak ona sarıldım. Saçlarımı bir kaç kere öptü. ''Nasıl hissediyorsun güzelim?'' gülümseyerek omuz silktim. ''Yorulmuş.'' dudak büzerek söylediklerime gülümseyerek burnumu sıkmıştı. ''Abi!'' söylenerek geriye çekildiğimde bu halime gülmüştü. 

Halil abimin elinden umut çiçeklerini aldığında içeri geçmiştik. Meriç abimle içeri davet etsek de işi olduğunu söylemiş ve ileride ki korumalar ile konuşmaya girmişti. Elimde ki lavanta ile salona girdiğimde hepsinin burada olduğunu gördüm. Nida'nın Pars abimin kucağında ona hevesle bir şeyler anlattığını gördüğümde gülümsemeden edemedim. Herkesin hoş geldin faslına karşılık verdikten sonra annemin önünde durdum. Annem başını kaldırıp bana baktığına gülümseyerek elimde ki lavanta saksısını uzattım ona. 

Karmakarışık Bir HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin