Şarkı: Deniz Tekin - Gelir Miyim , Nova Norda - ŞerefineMedya: Asya'nın kolyesi
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın :D
Keyifli Okumalar....
______________________
...
Yürüyordum. Her yer karanlıktı. Korkuyordum. Yıllar sonra ilk defa bu duyguyu gerçek anlamda hissediyordum, iliklerime kadar. Damarlarımda gezen tek duygu buydu. Acı gelecekti. Bu korkunun ardından daima acı geliyordu çünkü.
Çıplak ayaklarımın sert ve soğuk mermer bir zeminde gezdiğini hissediyordum. Yine de bu beni yürümekten alıkoymuyordu. Önümde ne vardı, neredeydim, saat kaçtı? Güneş yoktu. Yalnızdım. Hiç bir sorunun cevabı yoktu. Sadece ayaklarım altında hissettiğim soğuk zemin ve karanlık vardı. Karanlıkta hiçlik değil miydi zaten?
''Kimse var mı?''
Sesim dört bir yanımda yankılanırken olduğum yerde durdum ve bekledim. Birilerinin ses vermesini. Nerede olduğumu anlamak. Işığı görmek ve sesimin yankısının bitmesini istiyordum. Beklediğim olmadı. Yankılanan sesim yavaş yavaş azalırken kendi sesim bile bana yabancı gelmeye başlamıştı.
''Korkuyor musun?''
Duyduğum ses ile irkilerek arkamı döndüm. ''Neredesin? Kim var orada?'' Sesim tekrar yankılanırken ne kimseyi gördüm ne de o tok ve gizemli sesi. ''Korkuyor musun Azrail?'' Titrek bir nefes verdim. Burası git gide soğumaya başlıyordu. Sesin cinsiyeti yoktu. Karıncalı ve belirsiz bir tınısı vardı. Korku doluydu. Acı vardı o seste. Hissedilebilen bir ses tonuydu. Bu korkuma hiç iyi gelmedi.
Belirsizlik mi beni korkutuyordu? Yoksa yalnızlık mı? Emin değildim. Belki de ikisi de.
''Korkma. Sen Ölüm Meleğisin. Azrail'sin. Sakın ölümden korkma. Eğer ölümden korkarsan oyunu kaybedersin.''
Ne demek istiyordu? Bu sözler kafamı karıştırmaktan başka hiç bir işe yaramamıştı. ''Ne demek istiyorsun? Kimsin sen? Neredeyim ben?'' Burası gerçeklikten çok uzaktı. Ayrıca söyledikleri o kadar anlamsız geliyordu ki, korkum beni bastırdığından mantıklı düşünemiyordum. Neyden korkmamam gerekiyordu? Ölüm beni korkutmazdı ki.
''Önünde tablo dururken resme değil renklere odaklanıyorsun. Kafanın içinde bir irade taşırken sakın yüreğini dinleme. Savaştayken yüreğini al bir toprağa göm ve eğer savaşı kazanırsan toprak senindir. Aç yüreğini sonra da sesini dinle. Ama eğer kaybedersen unut onu. Kayıplar her zaman gözyaşından fazlasını vermez.''
Ses yavaş yavaş kaybolurken ben o sesin dediklerini düşünüyordum. Savaş. Arkamdan gelen ses ile hızlıca oraya döndüm. İleride beyaz bir ışık vardı. Küçücüktü ama korkumun yanında filizlenen umut ışığı beni o tarafa doğru koşmaktan alıkoyamadı.
Ayaklarım soğuk düz zeminden uzaklaşıyordu. Işığa yaklaştıkça canımı yakan dikenler ayaklarıma batıyor ve benim koşmamı istemiyorlardı. Kanadığımı hissediyordum ama durmuyordum. Işığa çok yaklaşmıştım. Bir kaç adım sonra bu karanlıktan kurtulacak ve o sesin dediklerini unutacaktım. Kanamama rağmen durmadım ta ki ışığın tam önünde ayağıma dolanan dikenler ile takılıp yeri boylayana dek.
Işık yavaş yavaş benden uzaklaşırken ayağıma dolanan dikenli sarmaşık uzamaya ve vücuduma dolanmaya başladı. ''Hayır!'' Işığa doğru ilerlemeye ve dikenlerden kurtulmayı denedim. Sarmaşıkları çekiştirdiğim ve dokunduğum her seferde elime batıyor ve elimi de kanatıyorlardı. ''Hayır!'' Işık küçücük bir nokta olacak kadar uzaklaşmıştı. Aydınlık beni terk ediyordu. Karanlık beni içine çekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karmakarışık Bir Hayat
Roman pour Adolescents17 yılı heba olan genç bir kızın hikayesi... Yıllar sonra gerçekler ile karşılaşırsanız vereceğiniz ilk tepki ne olurdu? Ufak bir kahkaha veya öfke? Belki de inanmazdınız bile. 17 yıl boyunca çektiğiniz acılar ve işkencelerin basit bir hemşire hata...