Şarkı: Mary Jane - TövbeMedya: Yangın Merdiveni olarak düşünebilirsiniz.
Keyifli okumalar...
_____________________Nefret. İntikam. Acı.
Üç büyük güçlü ve durdurulamaz duygu. Mesela neden en güçlü duygu nefret derler? Kötü bir duygu neden bu denli güçlüdür ki?
Çünkü nefret değiştirilemez. Nefret öyle bir duygudur ki sana her şeyi yaptırabilir. Nefret intikamı doğurur ve insanlar bir intikam uğruna hayatlarını adarlar.
Derin bir nefes üfledim karanlık geceye. Sigaranın buharı gökyüzüne karışıp kirletirken düşündüm. Bu dünyayı kirleten insanlar mıydı? Evet. Kanın döküldüğü her toprak kirlenmişti. Önce kanla lekelenmiş ve sonrasında mahkum edilmiş karanlığa.
Üzerimde üç silah, iki çakı ve bir jilet bulunuyordu. Her ihtimale karşı, her an olası bir duruma karşı.
Hava soğuk. Gökyüzü boş. Yıldızlar gökyüzünü terk etmişti sanki. Fakat en tepede dolunay parlıyordu. O günkü gibi. Fenris'i, kurdumu bulduğum o gün gibi. Belki de doğru an buydu.
Ama benim zihnimi acıtan başka bir şey vardı. Benim ellerim birazdan kana bulanacaktı ve ben hiç bir şey olmamış gibi yeğenimin yanında uyuyacaktım. Kandan korumak istediğim kişi kanlı ellerimle uyuyacaktı. Bu kalbimi acıtıyordu.
Üzerimde deri ceketim ve boğazlı siyah kazağım ile geceye uyum sağlıyordum. Beyaz boğazlı kazağımı değiştirmiştim. Üstüme kan sıçramamalıydı. Bir nefes daha çektim içime ve ardından dumanın gökyüzü ile buluşmasını izledim. Acı dolu ve yavaş. Oldukça yavaş. Zaten acılar hep yavaştı. Yavaş ama çok acılı.
"Bunu sevmedim." diyen Kılıç abime döndüm. O da benim gibi siyah giyinmişti. Siyah bir boğazlı kazak ve kumaş pantolon. Kollarını sıyırmış ve damarlı kollarını ortaya çıkarmıştı. Abim diye demiyorum çok yakışıklı duruyordu. O da elindeki sigaradan bir nefes çekti. Ardından yavaşça üfledi dumanı sol tarafa, önümüzde oturan kurduma gelmemesi için.
"Sevmediğin şey ne?"
"Yıllar önce korktuğun bir şeyi yıllar sonra acılarını dindirmek için içmen."
İkimizde sustuk bir süre. Sadece gökyüzüne baktım. Bir umut yıldız aradım. Bana yolu gösterecek ve bu karanlıktan çekip alacak tek bir yıldız. Yoktu. O günler de olduğu gibi gökyüzü boştu. Bugünde ay vardı. Dolunay. Tek başına orda duruyordu.
Haklıydı. Derin bir nefes daha çektim ciğerlerime bu zehirden. Daha önce internette karşıma defalarca çıkan bir söz belirdi zihnimin en ücra köşelerinden.
Zihinsel acıyı bastıran fiziksel acıdır.
Belki haklıydı. Hayır belki değildi, haklıydı. Onunla ilk karşılaşmamızdan söz ediyordu. Sigarasını yaktığı için korkmuştum. Belki o adam gibi beni de küllük olarak kullanır diye. Acı dolu bir düşünce. Çaresizlik.
"Ya dinmiyorsa acılarım." Bakışlarım ona döndü. İkimizde arabanın önüne yaslanmıştık. "Ya ne yaparsam yapayım geçiremiyorsam. İzleri hem zihnimde hem vücudumda kalmaya devam ediyorsa. O zaman ne yapmalıyım abi?" O bana baktı ben ona.
Gözlerinde acı gördüm. Pişmanlık ve sevgi. Bolca sevgi ve şefkat. Üzgündü. Beni daha erken bulamadığı için. Üzgündüm. Beni daha erken bulamadıkları için. Onlara daha erken kavuşamadığım için.
Mesela ilk kelimemde yoktular. İlk adımlarımda. İlk düşüşümde ya da ilk gülüşümde. İlklerimde yoktular işte. Annem bana sormuştu geçen gün. İçi acıya acıya, kan aka aka sormuştu. Yüzünde tebessüm olsa da görmüştüm ben içini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karmakarışık Bir Hayat
Novela Juvenil17 yılı heba olan genç bir kızın hikayesi... Yıllar sonra gerçekler ile karşılaşırsanız vereceğiniz ilk tepki ne olurdu? Ufak bir kahkaha veya öfke? Belki de inanmazdınız bile. 17 yıl boyunca çektiğiniz acılar ve işkencelerin basit bir hemşire hata...