Şarkı: Sevgi Başar - VazgeçememMedya: Kütüphane de oturdukları alan temsili.
Keyifli Okumalar...
____________________
Hava soğuk ve karanlıktı. Ellerimde deri eldivenler olmasa çoktan buz tutmuşlardı. Yüzümde ki burnuma kadar uzanan siyah maske ve kafamda ki motor kaskım kimliğimi gizlemeye yetmiyordu. Motorumla yüksek hızda arabaların arasından bir gölge misali geçiyordum. Kimsenin ruhu duymuyordu. Ölüm sessizdi. Ölüm meleğininse tek bir kuralı vardı. Sessizlik.
Sessizlik bir çok anlam ifade ederdi. Evet olurdu mesela. Oysa bu bir kabullenişti ve her kabullenişlerin ardından bir vazgeçiş yatardı. Bazen ise hayır anlamına gelirdi bu sessizlik. Öyle ki verecek bir cevabınız ya da söyleyebilecek herhangi bir sözcük bulamazdın. Yalnızca susardınız. Oysa sessizlik belirsizlikti. Ne evet demekti ne de hayır. Yalnızca belirsizlik. Sessiz insanlardan neden korkmalısınız hiç düşündünüz mü? Çünkü belirsizlik yerine reddedilmeyi tercih edersiniz. Tehlikenin nereden geleceğini ve nasıl pusuya yattığını bilemezdiniz.
Ölüm sessizliği severdi. Belirsizlikse ölüm demekti. Zaten bu yüzden ölüm sessizliği ya da fırtınadan önceki sessizlik denirdi. Her fırtınanın arkasından yaşamını yitirmiş ruhların bedenleri bulunurdu. Ölümün nereden geleceğini bilemezdiniz ve bu belirsizlik sizi bitirirdi. Bu yüzden anın tadını çıkarmalıydınız. Yaşadığınız her mutlu güne şükretmeli ve fazla düşünmemeliydiniz.
Düşünceler zihnimizle beslenirdi. Kemirmeye başlar ve kaşındırırdı. Dokunsanız acır dokunmasanız kaşıntıdan duramazdınız. Pireyi anımsatırdı ama değildi çünkü çaresiz kalırdınız. Bu yüzden mutlu olduğunuz anlarda fazla düşünmemeliydiniz. Kurtçuk misali zihninizin derinlerine yerleşir ve çekirdekten kemirmeye başlardı. Başınız ağrırdı. Yorulurdunuz. Üzülürdünüz ve o mutlu anlar elinizden uçup giderdi. Bana kalırsa mutluluğun formülü basitti.
Fazla düşünme ve yap.
Başım ağrıyordu. Üstelik bu ağrının hafif haliydi. Devamı gelecekti biliyordum. Canımı yakacaklardı sanki artık yanabilecekmişim gibi, ama bilmiyorlardı ki yanmış bir odun tekrar kullanılamazdı. Berna'nın bulunduğu arabayı son anda yakalamış ve biraz mesafe ile arkasından takip ediyorduk. Gölge gibiydik fark edilmiyorduk. Sağa döndüklerinden onların ardından arka arkaya bizde döndük. Üç arabadan oluşuyordu. Demek ki tahminlerimiz doğruydu, Berna bir şeyler biliyordu. Arkasından onun bildiklerini saklayacak üç araba kadar önemli şeyler. Ve biz bugün bunu öğrenmekte kararlıydık.
Tenha yerlerden gidiyorduk. Arabalar bilerek ıssız sokaklardan gidiyordu çünkü dikkat çekip de uğraşmak istemiyorlardı. Yaklaşık yarım saattir yoldaydık ve onları takip ediyorduk. Büyük ihtimalle Kaya'nın yanına götürüyorlardı. Kara Kuğu'nun liderinin yanına. ''Yalnız ben bu takip işinden sıkılmaya başladım. Biraz eğlensek fena olmaz mı?'' Kaskımda yankılanan Yiğit'in alaylı sesi ile kıkırdadım. ''Biz ne derdindeyiz adamda ki rahatlığa bak.'' Dedi Kuzey de homurdanarak.
''Hadi ama Kuzeyciğim sende sıkılmadın mı?''
''Hemen önümde ilerlerken fazla salakça konuşuyorsun Yiğitciğim.''
Son sözleri ile Yiğit ile ikimiz kahkaha atarken Kuzey kendisine ve Yiğit'e sövüyordu. Şu 'ciğim' lafını hepimize aşılamadan durmayacaktı anlaşılan. Bende sıkılmıştım. Ayrıca onların inine gidersek işimiz uzardı. Kısa kesmemiz gerekiyordu. Ara sokaktan sola saptığımda onlarda sorgulamadan arkamdan saptılar. ''Planımız nedir avrasya güzeli?'' Rahat bir nefes alıp verdim. ''Her birimize bir araba.'' Kestirmeden gidip karşılarına çıkacaktık daha sonra adamları etkisiz hale getirip Berna'yı alacaktık. Plan basitti. İkisi de anlamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karmakarışık Bir Hayat
Novela Juvenil17 yılı heba olan genç bir kızın hikayesi... Yıllar sonra gerçekler ile karşılaşırsanız vereceğiniz ilk tepki ne olurdu? Ufak bir kahkaha veya öfke? Belki de inanmazdınız bile. 17 yıl boyunca çektiğiniz acılar ve işkencelerin basit bir hemşire hata...